Feci'nin Blogu

15 Mayıs 2016 Pazar


                         2014 /Mayıs tarihli yazım   
                         Her Yol  Soma'ya Çıkar!

        Nasıl yazsam, nereden başlasam bilemiyorum. Bir yerden başlamak lazım oysa... Ama içimdeki öfkeyi bir türlü bastıramıyorum. Ne facebook, ne twitter, ne kişisel sohbetler... Bırakın dindirmeyi daha çok körüklüyorlar. Acıdan daha çok öfke. Öfkenin çaresizlikle karşılaşması sanki vücudunuzun tam orta yerinde yüreğinizin üstünde kocaman bir ağırlık  ve derin bir çöküş hissettiriyor ve kımıldayamıyorsunuz, yeraltında kalmışsınız gibi. Oysa onlar gerçekten yeraltında kaldılar... Yeryüzünün 2000 metre altında. Benim hiç görmediğim ve hayal bile edemediğim farklı bir dünyanın derinliklerde sıkışıp kaldılar. Farklı derinliklerde, hayatın farklı öykülerini yaşayan, kim bilir farklı şeylere gülen, farklı şeylere ağlayan ama şurası gerçek ki aynı düzenin çarkında dönen farklı dünyaların insanlarıyız. Aynı düzenin farklı yerlerde konumlanmış dönme dolapları birbirlerine değmeden  biteviye dönüp duruyorlar. İşte bazen mekanik bir hata veya hesap edilmemiş bir aksaklık olduğunda bu durmadan dönüş aksıyor, patlamalar, kazalar, ölüler, yaralılar, şiddetli psikolojik travmalar vs... Sonra yine dönmeye devam hiç bir şey olmamış gibi. İşte bu yüzden duyduğum öfke ve çaresizlik... Hiç bir şey olmamış gibi devam etmesi her şeyin. Bu düzen. Hırs, para ve kar düzeni. Kısaca aç gözlülük düzeni. Çok yasal  bir tanımlaması da var. Prim ve Performans. Madencilerin yeraltında  ölümlerine , yeryüzündekilerin de ölümden beter  mutsuz yaşamlarına sebep, bu son yıllarda hükümet politikaları ve yasalarla gittikçe şiddetlenen açıkça ismi de performans ve prim diye konan acayip serbest piyasa ekonomisidir. O kadar serbest ki alabildiğince hızlı, olabildiğince ahlaksız. En çok üretim, en az maliyet, en hızlı çalışma. Seri olmalı, hiç durmadan ve  aralıksız... İnsanı  hiç umursamadan ve yok sayarak  sadece para odaklı.  Avrupa ve Amerika'da  dört yüz yıllık  bir geçmiş tecrübeyle  kısmen  insan odaklı ve  çalışan insanların hak ve hukukuna  uygun hale getirilen bu sistem bizim ülkemizde  hiç denetimsiz  azgın ve vahşi bir şekilde gittikçe de hızlanarak dönüp duruyor.  İşte bu kadar denetimsiz hızın sonunda  kör gözüne parmak misali çok ölümlü bir kaza... Düşünebiliyor musunuz  2012 ve 2013'te Soma madenlerinde planlanandan yüzde kırk yedi fazla üretim olmuş ve maliyeti de beş kat düşürmüşler. Bunu hangi sihirli değnekle başardılar acaba bu sistemin katilleri? Somadaki madenciler, yerin altındakiler işte bu sistemin kurbanları olurken  diğerleri  yerin üstündekiler de penceresiz kuleleşmiş plazalarda asgari ücretlere yakın fiyatlarla tatilsiz, izinsiz  günde 14 saat çalışarak ve her gün de işsizlik hayaletiyle korkutularak durmadan çalışıyor ve onlar da ruhlarıyla bedenlerinin  bir parçalarıyla her gün ölüyorlar. Özelleştirme her yerde, eğitimde, sağlıkta,  kamuda. Nitelik diye bir şey yok. Donanımlı, tecrübeli eleman yerine taşeron sistemiyle sözleşmeli ve ucuz personel ile emeği sömürüp bu çarkları döndürüyorlar. Bu arada istatistiksel olarak gelişerek büyüyoruz. Sadece rakamlar büyürken insanlar  ölüyor.

            Bu dönme dolapların içine  sıkış tepiş tıkılıp dönen insanların sağlıklı bir şekilde sağlıklı bir ruh veya bedenle  bu dolaptan inmelerine de imkan yok. Çünkü bir yandan da tüketim çılgınlığı pompalanıyor. Sistem hepimizi tuzağa düşürerek bu kirli oyunun içine çekip , varoluşlarımızı kredi kartlarımızla, sahip olduğumuz eşyalarla anlamlandırıyor.  Soma  yeraltı faciasından kıl payı dönmüş bir genç "kredi kartı" borcu için madene dönmeye mecbur olduğunu söylüyordu. Yani kredi kartı borcu için ölüme mecbur olduğunu söylüyor. Bunu yalnız o söylemiyor, yerüstünde ruhları tükenmiş üç kuruş paraya çalışarak büyük ekran LCD veya yeni aldığı arabasının taksiti için bu robot hayatlara mecbur olanlarda söylüyor ve aynı şekilde onlar da kredi kartlarının mecbur ettiği ölümcül hayatları yaşıyorlar.

             Bu denetlenemeyen sendikasız,örgütsüz,vicdansız çok serbest(!) piyasa sistemi kurbanlarının ruhlarını, bedenlerini , hayallerini kısaca insana ve insanlığa ait her şeyi almaya devam edecek.  Bu yaşadığımız korkunç  madenci katliamında  hemen bir suçlu figürü  bulunup  sistemin devamına ivme kazandırılacak yine. Çok daha çarpıcı ve tokat gibi  söylemek gerekiyorsa,  bu ucube sistem sorgulanmadıkça ve para hırsından dönmüş gözler insafa gelmedikçe her yol  Soma'ya  çıkacak. Soma'nın karanlık dehlizlerinde  olduğu gibi karbona benzer yanıp gidecek hayatlarımız. Kısaca çıkış yok. Dolaplar olanca hızıyla dönmeye devam edecek yine...

                                                                                                                      Feride Cihan Göktan

                                                                                                                                    cigoktan@hotmail.com