Feci'nin Blogu

1 Şubat 2018 Perşembe

ne oluyor bize?



Ne diyeceğimi bilemiyorum. Zaten pek kimse de konuşmuyor. Benim gibi ne diyeceklerini bilemediklerinden olabilir. Şaşkınlık içindeyiz onu tanıyanlar olarak. Aklı başında, çalışkan, sakin, terbiyeli ve güler yüzlü. Böyledir. Bu camianın içinde neredeyse otuz yıla yaklaşmıştır tanışıklığımız. Kocaman bir camia. Oysa ne kadar sessiz ortalık. Ben de öyle. Bugün aklımdan çıkmadı ama. Sabah alıp evden götürmüşler, dediler. Hastane dolapları kilitleri kırılarak aranmış. O dolapta ne olabilir ki? Büyük ihtimal birkaç bilimsel makale veya bir kitap. Hava da çok soğuktu son günlerde. Belki de atkısı ve beresi kalmış olabilir hastane dolabında.
Bugün dedim ya hiç aklımdan çıkmadı diye. Hatta bir ara yolda yürürken yanımdaki arkadaşıma sordum: Sence ne yapıyordur şimdi, diye. Sonra kendi kendime cevap verdim beklemeden: Kitap okuyordur. Yok canım, dedi yanımdaki. Sen bilmiyorsun bu işleri. Nezarete alındı, kitap filan vermiyorlardır. Sadece su ve kumanya. Hiçbir şey söyleyemedim. O da önüne baktı sessizce. Kalabalıkla birlikte devam ettik yürümeye. O sırada bir çığlık, bir bağırış, bir feryat. Bir kadın ağlıyor gibi. İçimdeki ses dışarı çıktı sandım. Ama yok ben değilim. Bir başkası, başkaları diye baktım etrafıma. Hiç öyle bağıran ağlayan yok. Herkes sessiz. Bir papağan. Renkli, iri yarı bir papağan. Gri, siyah elbiseleri ve mantoları ile sessizce yürüyen insanların arasına karışmış, kırmızı yeşil mavi mor muhteşem renkleri ile görebildiğim kadarı ile sokaktaki bir masanın üzerinde serbestçe, hiç kafeste filan değil, bağırıp çağırıyordu. Kızgındı ve sanki ağlıyordu. 

Sokağın sesi sadece papağandan geliyordu.

1 yorum: