“E canım, doktor karşısındaki
hastaya hiç sözlü şiddet uygulamadan işini yapsa hiç bu hale gelir mi?”
“ valla günde yüz hastaya bakıyormuş.
Beni ilgilendirmez. İşi bu. Bu şekilde çalışma şartları hastaya ve hasta
yakının kötü davranma hakkı vermiyo”
“Camianızda insanlıktan nasibini
almamış çok hekim tanıdım. Masaya yumrukla kurtulmalarına şükretmeliler. Benim çocuğum
hasta iken ağzında çikletle halden anlamayan adam da kadın da gitsin. Hekim filan
olmasın gitsin insanlık öğrensin”
“Hak ediyorlar müstahak bunlara
artist kılıklılar…”
Bunları okuyorum
neredeyse sinirimden ağlayacağım. Geçenlerde
bir şeyi fark ettim hatta
yakınımdakilerle de paylaştım: Bu ülkede bir problemi konuşuyor veya
paylaşıyorsak, hani derler ya konuş
açılırsın, ferahlarsın, dertler paylaşıldıkça azalır filan… Valla tam tersi oluyor. Genellikle konuştukça daha çok öfkeleniyorum, birikiyor
içimdekiler sanki boğuluyorum ve hiç mi hiç hafiflemiyorum gittikçe
ağırlaşıyorum tam tersine… Gene hiçbir
şey yapamayacağımızın umutsuzluğu ve gittikçe işlerin kötüye gittiğini de bilerek
üstelik. Çünkü bu kaçıncı diye sorarlar adama?
Bu kaçıncı darp, kaçıncı acil servis
olayı, kaçıncı şiddet. Biz ne yapıyoruz?
Toplantılar, basın bildirileri, sosyal medya yazıları(şu an benim yaptığım
gibi). Bakın hiçbir televizyon kanalında prime time’da konu başlığı bile olmuyor
sağlık şiddeti. Hatta tam tersine şiddet
son iki gün ayyuka çıkmışken bir TV kanalı haberlerinde doktor hastanın yanlış
parmağını kesti diye uzun uzun hastayı ve hasta sahibini konuşturuyor. Onun
derdi flaş haber çünkü. Yamyamlık yapacak. Genç doktor arkadaşımızın kafasını bir parke
taşla kırmış bir adam… flaş flaş kanlı fotolar paylaşılıyor. Neye yarıyor bu
pornografik foto paylaşımları? Kara
cahilin cüretini arttırıyor sadece. Yol gösteriyor ona… Bu kaçıncı?
Face yazışmaları, kanlı fotolar,
lanetlemeler bir işe yarasaydı zaten giderek yükselmezdi bu kara cahil ateşi. Zanlının eşini videoya almışlar: çocuğum 45
derece ateşi var, biliyorum nöbet geçirecek, ama doktor dışarıda sigarasını
içiyor, diyor… Bunu dinleyen milyonlarca cahil eminim taraftar oluyor bu
salakça konuşmaya. Burada cehaleti aşağılamıyorum. Hepimiz bilmediğimiz
konularda cahiliz. Burada aşağıladığım kara cahil cüreti. İşte en yukarıda gördünüz neler demişler? Bakın
dediğim gibi konuştukça yazdıkça öfkem artıyor yine.
“Bu doktorlar dayağı hak ediyorlar bazen. (bu lafı iki hasta
aralarında konuşurken tesadüfen kulaklarımla duydum ) hatta biri diğerine şöyle
diyordu: bunlar benim kim olduğumu
bilmiyor ben Rizeliyim. Bilirim ben bunlara yapacağımı… “ Bu şiddete,
kara cehaletin şahlanması, diyorum ben. Kara cehaletin alevlerini körüklediler ve
körüklüyorlar. Medya körüklüyor, siyaset körüklüyor ve daha da önemlisi
doktorlar sessiz kalıyorlar. Oysa şurası kesindir ki: İnsan bir hekime
muhtaçtır. Hekim en savunmasız anınızda
birlikte olduğunuz insandır. Çırılçıplak ve bilinçaltınız bile meydanda iken o
oradadır. Dünya üzerindeki herkes hekime muhtaçtır. Kral veya köle fark etmez. Çalışkan cefakâr ve sevgi dolu insanlardır onlar.
Çünkü bu meslek bunlardan biri eksik olursa yapılamaz. Tabii ki defolu olanlar vardır ama bunun yolu
adaletli ve düzenli bir sağlık sistemi ile iyi hekimliği desteklemektir.
Defoluyu sistem kendiliğinden temizler zaten. ( ki bu meslekte diğer mesleklere
göre en azdır defolu ve eksik olan)
Ne demek bu ya? Yıllarca oku,
hayata neredeyse 30 unda hatta 35inde başla… Başladığın hayat da gece gündüz
nöbet olsun, sabahtan akşama hastalıklarla mutsuzluklarla uğraş, devamlı ölümle
burun buruna yaşa dur. Habire çalış, habire çalış. Sonra bir gün biri gelsin,
çocuğum 45 derece ateşli havale geçirecek sen nasıl oluyor da sigara içiyorsun desin
ve kafanı parke ile ezsin. İnanılmaz.
Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde doktora bu kadar saygısızlık, bu kadar kadir
bilmezlik, bu kadar ilkellik yapılmaz.Yapılamaz. Günahtır ya… Günahtır.
Feride Cihan Göktan