Feci'nin Blogu

28 Ocak 2017 Cumartesi



                                                       evet mi hayır mı
                Bu yazı kesinlikle ayrıştırıcı, kavgacı ve iddialı bir yazı değildir. Sadece  kafası karışmış birinin bu yazıyı okuyanlarla birlikte biraz daha düşünmesi belki  biraz daha birlikte bazı şeylerin aydınlatılması için yazılmıştır.
                Türkiye'de yeni doğanlar dahil yaşayan herkesi  ve belki de  iki nesil sonrasını da ilgilendiren bir yol haritasının başlangıcındayız. Ve hatta girmek üzereyiz belki de daha bilincinde olmadan girdik. Hiç bilmediğimiz deneyimimizin olmadığı yeni bir anayasal düzen oylaması geliyor. Sistem tamamıyla değişiyor. Ha diyeceksiniz ki eski anayasa  demokratik değildi  evet tabii ki de değildi. Eski parlamenter  sistem çok defolu idi. Bu da doğru. Sadece genel başkanların sultası ile idare edilen parmak kaldır indir protokolünün  geçerli olduğu dejenere olmuş  bir sistem. Ancak  eski sistemin eksiklerini ve yanlışlarını deneyimlemiş acılarını birlikte yaşamış  neredeyse yüz yıla yaklaşmış tecrübeli bir devlet  ve millet var.  Şimdi yaşayan bütün parlamenterler  hepsi tek tek bu sistemin problemlerini söyleyebilirler ve hatta  çözüm üretebilecek  kadar deneyimli olanları vardır kesinlikle... Biz şimdi bu bildiğimiz tecrübe kazandığımız  eksisini artısını görüp daha iyisini yapabileceğimiz parlamenter sistemi bırakıp sil baştan  hiç tecrübemiz olmadığı  bambaşka  bir sistemin içine badozlamasına giriyoruz. Hem de ne kadar hızlı. İnanılmayacak kadar hızlı. Bakın ben bir akademisyenim.  Yeni bir çalışma yaparken hem de hiç de özelliği olmayan sıradan bir çalışma ve sonunda yazılacak iki üç sayfalık bir metin için en azından bir seneye yakın  ekibimle birlikte çalışmam gerek.  Bir proje için en az iki yıldır bu süre. Eğer daha iddialı bir çalışma veya proje yapıyorsunuz üç yıldan az olmaz hazırlık süresi. Şimdi soruyorum:  Bir ülkenin değişen, yeniliklerle dolu bir anayasa metni nasıl bu kadar zamanda  hazırlanır yazılır ve üzerinde çalışılır? Akıl alacak gibi değil bence. Savaşın, terörün ve  yolsuzluğun kavşağında  iken üstelik karşımıza çıkan ekonomi canavarını görmezden gelerek bilmediğimiz bir yola girmek üzereyiz... Eski ağır aksak yolu tamir etmek en azından bildiğimiz bir yolda ilerlemek varken neden böyle bir risk alalım diyorum naçizane...
                Ben bu yasanın meclisten en azından çok aceleye getirilmemesinin   gerekçe gösterilerek kesinlikle geçmeyeceğini düşünüyordum. Üstelik OHAL var.  Kesinlikle meclis bunu paldır küldür geçirmez , eski yıpranmış sistemin onarılmasının daha kolay olacağını düşünür  ve  böylece demokratik reformlarla  toplumsal uzlaşmanın yollarını arayacağından o kadar emindim ki. Ama olmadı. Referandum yasa teklifi  acele ile ve OHAL filan düşünülmeden geçti. Ama ne yazık ki açık oylama ile. Açık oylama???  Açık Oylama ???  Bütün Türkiye'yi ilgilendiren böyle bir hayati kararda Türkiye Cumhuriyeti'nin Milletvekilleri vicdanları ile baş başa kalmaksızın en azından birbirlerinden etkilenerek  açık açık oy kullandılar. Açık verilen hiçbir oy kişisel değildir hangi seçimde olursa olsun. Bir partide veya bir grupta herkesin aynı düşünmesi olanaksıza yakın bir durumdur. Bunu herkes günlük ilişkilerinden hatta çekirdek ailesinden bile deneyimlemiştir.  Tamam, iktidar partisi ve MHP böyle bir zorlama yöntemle bütün vekillerini bir hizaya getirmiştir diyelim. Öyle olsun ama diğer partiler bu durumu görünce bu kadar etik dışı bir durumda neden istifa etmezler?  Böyle bir duruma nasıl göz yumarlar?  En basitinden bir muhtar seçimi bile kapalı sandık yolu ile oluyor. Açık oyla nasıl olabilir düşünün.
                Türkiye'de yaşayan, torunlarını bu ülkede büyütecek herkesin referandum hakkında çok iyi düşünmesi lazım. Bu mesele bir Ak parti bir CHP meselesi değildir bir cumhurbaşkanlığı meselesi değildir. Bu aslında hepimizin meselesidir. Bu kadar acele neden?  Neden Ohal'siz bir dönemde düşünerek taşınarak tartışarak olmasın? Deneyim kazandığımız eksiğini yanlışını bildiğimiz bir sistemi tamir etmek, daha demokratik, daha eşitlikçi, en önemlisi daha uzlaştırıcı hale getirmek imkansız mı?  
                Güçlü bir  Türkiye...Bu ülkede yaşayan herkesin  arzusu bu... Hele bu kadar  zayıflamışken...Bu kadar ayrışmışken... Bu kadar mutsuzken... Güçlü bir Türkiye, Mutlu insanlar,.. hepimizin arzusu ... bu ülkede yaşayan herkesin.

                Referandum  sandığı Evet ve Hayır meselesine indirgenemeyecek kadar  ciddi bir mesele.  Herkes  ayrışmadan kavga etmeden  düşünmeli konuşmalı ve tartışmalı ...

14 Ocak 2017 Cumartesi



AMAN DİKKAT !!!
Bu blog dahil  olmak üzere hemen her yerde şunu okuyorsunuz. “Aman memenize dikkat edin kontrol etmeyi ihmal etmeyin ve  mutlaka uzman  hekimlerinize danışın”
İki memesi olan ve 40 yaşını geçmiş ve tanısal yöntemlerin neredeyse “fenafillah” mertebesine ulaştığı günümüzde bu önerilere katılmamak olası değil.
Kısaca  özetlersek “aman dikkat”….
Meme kanseri gibi öldürücü olabilen ve hemen her kadınında karşılaşma olasılığının oldukça yüksek olduğu bu hastalığın daha doğrusu “canavarın” her kadının yolu üzerine çıkabileceğini düşünürsek “aman dikkat” levhası aslında çok ürkütücü. Bazen ne yapacağınızı şaşırabilirsiniz... İşte bu nedenle bazı kadınlar psikolojilerini bozup ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Tam burada bu “aman dikkat” levhasının yanında belki de şunu söylememiz gerekiyor. "Evet memenize dikkat edin, meme kanserinden korkun ama memenizden korkmayın." Meme kanseri korkusu ile normal memelerinden korkan kadınlar var. Bu nedenle mamografi yaptırmayanlar... Ellerine herhangi bir şişlik geldiğinde doktor meme kanseri diyecek diye korkup doktora gitmeyenler... Ele gelen her şişlik veya memenizdeki her şey kanser değildir. Hem de büyük olasılıkla kanser değildir. Panik yapmanız veya ruhsal olarak alt üst olmanız meme kanseri ile karşılaşmanızı önlemez, olsa olsa geciktirir. Biliyorsunuz siz geciktikçe bu canavarın elleri ve ayakları daha uzuyor.
Şimdi tekrar başa dönersek “meme kanserinden korkmanız bir kadın olarak çok normal ama lütfen memenizden korkmayın" Meme kanseri olma olasılığının herhangi birimizin trafik kazası geçirme olasılığından daha az veya daha çok değildir. Nasıl trafik kazası geçireceğim öleceğim korkusu ile hayatınızı devam ettirmeniz mümkün değilse, aynı şekilde meme kanseri olacağım korkusu ile de yaşayamazsınız. Yapacağınız şey sadece trafik kurallarına uymak: Yani yıllık rutin meme muayenesi ve mammografik tetkiklerinizi  güvendiğiniz doktorlar ve sağlık kuruluşlarına yaptırmak. Doktorlarınızın söylediklerine ve sizden istediklerine dikkat etmeniz. O kadar.
Kısaca memenizden korkmayın.


o    
Feride Cihan Göktan
cigoktan@hotmail.com


Yazar: Feride Cihan Göktan