Feci'nin Blogu

27 Nisan 2020 Pazartesi

KORONA GÜNLÜKLERİ 22


 KORANA GÜNLÜKLERİ 22       
Bu günlüğü 65 yaş ve sonrası sokağa çıkma yasağı üzerine yazdım.

65 yaş hep bir sorun olur ve nedense bu yaş grubu için hep yanlış kararlar alınır. Dünyada eşi benzeri olmayan kararlar. yıllar yıllar önce 2007 ‘de 65 yaş sonrası hekimlerin özel hastanelerde veya muayenehanelerinde çalışması yasaklanmıştı. Galiba sonra geri alındı. O komik karar üzerine. Radikal gazetesine bu bir şaka olmalı hatta eşek şakası diye bir makale yazmıştım. Bugünlerde yine bir 65 yaş krizi var. Korona neredeyse 1.5 aydır 65 yaş sonrasını eve kapattı. Sadece Türkiye’de oluyor böyle bir şey. Ya bu insanlar Alzheimer değil bu insanlar bunak değil.

Bir kere bizim ülkemizde insanlar genelde kalabalık en azında dört kişilik ailelerde yaşıyorlar. 65yaşı eve tıktın diyelim diğerleri çıkıp giriyor o eve. Gerçekten deli saçması. Çok duygusal bir karar.

Ortadaki tehlike belli. Sen bunu güzelce anlat. Televizyon programlarının moderatörleri daha kan demirinin bakır kaplarla ilişkin olacağını söyleyecek kadar gabi. (ben de duygusal bir kelime kullandım sinirimden ) Önce bu TV eğitim programlarının kalitesini arttırın. Yaşlılarınızı gerçekten seviyorsanız bilinçli eğitici programlarla anlatın derdinizi. Kalabalık yerlere gitmesini önleyin. Mesela 65 yaş kartını iptal etmek akılcı bir şey. Kendisi istiyorsa parasını verir gider. Burada esas olan yaşı dolayısı ile daha çok korunmasını bilecek bu konuda daha dikkatli olacak. Zaten 65 yaş sonrası dışarı hiç çıkmayacak mı? Çıktığında korona bu ülkeyi terk etmiş mi olacak? Yoksa aşı bulununcaya kadar 65 yaş ve üstünü evlerde saklayacak mıyız? Evler zaten kalabalık. Zaten korona evlerde de cirit atıyor.

Burada püf noktası; sosyal mesafe, el temizliği ve maske… ha mesela 65 yaş kartının avantajların iptal et tamam. kalabalık yerlere girmelerini yasakla hatta marketlere girmelerini yasakla. bu ve bunu gibi önlemler akla yakın Ama yani bunların dışında yapılacak bir şey yok.

Çok sevdiklerimizi alıp onları korumak üzere ilelebet içeri kapatamayız? Severken öldürmek olur bu. Lütfen yani. Severken delirtmeyin öldürmeyin insanları. Bu ülkede sosyal psikologlar, psikiyatristler, geriatri uzmanları var. Daha akılcı çözümler üretmek gerek.
Aktif olarak çalışan spor yapan gezen tozan bir insan grubundan bahsediyoruz. Hepsinin aklı başında. Korona 65 yaş sonrasını öldürüyor da 40- 60 yaş arasını öldürmüyor mu? Onlara bulaşmıyor mu? Onlar bulaştırmıyor mu? Al, sen 65 yaş insanlarını bir buçuk ay eve kapat. Olacak şey değil gerçekten. Bu karar, herhangi bir kasıt olmadığına göre, dedikleri gibi çok sevdikleri için duygusal hatta çok duygusal olarak alınmış bence. İyi de böyle çok duygusal kararlar çoğunlukla abuk olur. Siz anneannenizi veya 65 yaşındaki babanızı çok seviyor olabilirsiniz. Ama bu bir kişi veya üç beş kişi değil bu ülkenin büyük bir çoğunluğu. Milyonlardan bahsediyoruz. Üstelik aktif bir çoğunluk. İnanılası gibi değil gerçekten.

26 Nisan 2020 Pazar

KORONA GÜNLÜKLERİ 21


KORONA GÜNLÜKLERİ 21
Bugün sokağa çıkma “kısıtlamasının” 4. günü. Pazar. Gün ışığının karşıdaki palmiyelerin arasından sızarak,  Marla’nın  tüyleriyle oynaştığını  görünce  attım kendimi balkona...  Güneşin, sen kısıtlısın gir içeri, demesinin korkusuyla tedirgin yerleştim balkonun diğer bir köşesine. Saat 12 olmasına karşın hiç kimse yok.  Sadece güneş, ben ve Marla.  Her geçen gün daha da sessiz. Sessizlik büyüyor gibi. Kabullenişin sessizliği bu. İlk günlerdeki direnmelerimiz, biz sokağa alışkınız, nasıl olur itirazlarımız, neredeyse tamamen kırılmışa benziyor. Marla bütün bu sessizlikte daha büyük geldi gözüme.😸 Caddeden geçen bir köpeği görüyorum şimdi.  O da öyle. Kuyruğunu sallaya sallaya, boydan boya geçiyor caddeyi. Korona sessizliğinde ağaçlar, köpekler, kediler büyüdüler.  Martıların kahkahaları da.
Kaç günden beri evde oturup kalmamı önceleri şaşkın bakışlarıyla izleyen Marla da alıştı benim bu dışarıdan çekilme durumuma. Mesela iki gün önce ben oturmuş bilgisayarda bir şeyler yazarken karşıma geçip,  Allah Allah bu güzel  tatil günü evde olmana çok üzülüyorum demek ister gibi yarı alaycı😏 ve acıyan bakışlarında,  oh! işte evde otur da gör’ ün intikam ateşi de vardı.  Ya da ben öyle hissettim. Bugün artık o da anladı benim bu kısıtlanmış yaşantımı.  Hiç umuru değil. Büyük sessizlikte güneşle oynaşmaya devam ediyor.
E hayat böyle bir şey. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste..😟
            Şimdi sokaklarda caddelerde hayvanlar, çiçekler ve ağaçlar var.  Sessizlik de büyüyor.                 
Kabullenmenin sessizliği bu…
                                                                                                   Feride Cihan  Göktan
                                                                                                    26. 4. 2020
Bugün Pazar
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım... 
NAZIM  HİKMET 

22 Nisan 2020 Çarşamba

KORONA GÜNLÜKLERİ 20

KORONA GÜNLÜKLERİ  20

Nasıl olacak, ne olacak, Koronalı hayatlarımız, Koronasız eski hayatlarımız vs. derken endişelerimiz belirsizlikle birlikte çığ gibi büyüyor.  Hele günlük kazançları ile yaşayan ailesini zaten zar zor geçindiren insanların bugünlerde ne durumda olduğunu, nasıl hissettiğini düşünemiyorum bile. Korkunç ötesi olmalı… Bu kâbustan öyle veya böyle bir an önce çıkmalıyız.
Krizin ilk zamanlarında sosyal mesafe kavramına takmıştık hepimiz. Nasıl yani? 2 metre mesafe ile arkadaşlık mı yapacağız.  Birçok face arkadaşım ben bunu kabul etmiyorum diye yazıyor. Bu fiziksel bir mesafedir. Sosyal bir mesafe değildir, burada bir kavram kargaşası var, diyorlar.  Ben de onlara, arkadaşlar, işte Korona’nın  gücü burada… Artık samimi ilişkilerimiz insani olmayacak.  Araya fiziksel bir mesafe girecek. Yani, mecburen diyorum.  Burada kilit kelime. İnsani olmak. Hepimizi üzen şaşkına çeviren, zor alışacağımız bir şey bu. İnsan olduğumuz için. İnsan dokunmak ister çünkü. Beş duyu ile duygusal dünyamız şekillenir. Yani bundan sonra da çok sevdiğiniz çok özlediğiniz bir arkadaşınıza sarılıp öpemeyeceksiniz.😥 Bir yabancı mesafesinde olacak bu sıcak ilişki.(nasıl olacaksa?)  Oysa  hep kullanılan sosyoloji ve psikoloji terimleri normal insan psikolojisine göre belirlenmiş.  Kişisel mesafe, mahrem mesafe, sosyal mesafe, kamusal mesafe diye… Bunun üzerine binlerce yazı var. Ne diyor? Mesela çarçabuk bulduğum bir metin üzerinden yazayım. Edward Hall’a göre (yani ben söylemiyorum😃) kişiler arası mesafe 4 grup:
1.0-45cm. Yakın ilişki (mahrem mesafe) : çok yakın ilişkileriniz, anneniz, çocuğunuz, sevgiliniz.
2. 45-100cm. Kişisel mesafe: yakın arkadaşlık ilişkileri
3. 125cm. sonrası 3.5m.ye kadar,  insan psikolojisinde sosyal mesafe olarak geçiyor.  Bu mesafe birbirine yabancı insanların iletişimi için kullanılan mesafe. (mesela ilk tanıştığınız birisi veya size para veren kasiyer ile aranızdaki mesafe) .
 İşte korona ile bu değişti.  Samimi arkadaşlarınız, kişisel mesafenize girmesi için can attığınız sevgili arkadaşlarınız artık üç adım geriye gidecekler. Yani normal insan psikoloji ile uyuşan bir durum değil. Hani o sıcacık sarılma duygusu. 👩🏽‍🤝‍👩🏻 Bir yandan çiğdem çitleyerek, bir yandan da omuz omuza oturmuş kısık sesle konuşurken arkadaşınızın yüzündeki bütün mimiklere şahit olarak geçirdiğiniz zamanlar,  Arkadaşınızın gözyaşlarına dokunabilmek, kahkahanın  o bulaşıcı yakınlığı… Olmayacak artık.  Uzaktan uzaktan…

uzaktan. O kadar uzaktan ki..
göz göze değmeden
arada camlar ekranlar mesafeler… 
digital iletişim diğer adı.
sen tam sevdiğini söyleyecekken
cama yaklaşıp.
çat diye kesildi.
cam dondu yüreğinde
İki hareketsiz yüz 
flu…

 İşte böyle olacak. Bu sosyal mesafe üzerine sohbet ettiğim bir arkadaşım ben böyle bir duruma asla alışamam dedi. Onu çok iyi anlıyorum tabii ki. Normal insani durumların dışında bir şeyden konuşuyoruz. Maskeli ve sosyal mesafe korunmalı.  Ama işte yeni bir dünyaya evriliyoruz.  Daha az insani olarak. Göz göze değmeden, uzaktan… 
Geçenlerde  Haydar Ergülen’in  “kimsenin kimseye gözü değmiyorsa şiir niye?” diye bir satırına rastlamıştım.  Evet gerçekten o zaman şiir niye, şarkı niye? Sorular çok…
Sorularla hep birlikte  yeni bir dünyaya   doğru yol alıyoruz: Eksilerek, alışarak, değişerek Ancak bildiğim bir şey var:
Bu kâbustan öyle veya böyle bir an önce çıkmalıyız.

                                                                                                       Feride Cihan Göktan 
                                                                                                        22. 4. 2020 
#EVDEKALTÜRKİYE 





19 Nisan 2020 Pazar

KORONA GÜNLÜKLERİ 19

Korona günlükleri 19

Bir yol ayırımına geldik gibi? Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Herkes hepimiz hep bir ağızdan bunu söylüyoruz. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İyi de nasıl olacak? Şimdi burası biraz karışık. Aynen bu günlerin karışıklığı, koronanın ne olduğu hakkında karışıklık, tedavisi hakkında karışıklık vs. gibi...

En önemli soru: korona bitecek mi ? Her şey çok belirsiz. Hiç karda yolunuzu kaybettiniz mi? Sadece bir beyazlık ve hiç yön yok. Nereye gideceğiniz konusunda ne bilinç ne bilinçaltı cevap veriyor. Belirsizlik ve sessizlik içinde sadece siz varsınız. Şu anki durum böyle. Korona sonrası diyemiyoruz bile. Bitmedi ve sanki…..

Bugün sosyal medyada birçok sağlıkçının korona yüzünden vefat haberleri paylaşıldı. En fazla sayıda bugün paylaşıldı zannedersem.( ya da bana öyle geldi bilemiyorum) İnsanların bu olayı kanıksamış ve kabüllenmiş bir tarz ile “çok üzgünüm” “ışıklar içinde uyusun” “mekanı cennet olsun” gibi yorumlarını dehşet ve şaşkınlıkla okuyorum. Hep içimden nasıl yani ve hatta yalan haber diye kendimi bu vefat haberlerinin yalan olduğuna inandırmak istiyorum. Çaresiz. Valla, hatta Google’a açıp soruyorum bu haberler bu isimler doğru mu diye? O kadar yani… işte hep hayatta kalma içgüdüsü …

Kovid nedeniyle hayatını kaybeden bu sağlık personeli sayısı ayrıca resmi rakamlarla verilmeli. Bu sayı resmi olarak hiç şüphe etmeye izin vermeden ciddiyetle verilmeli. Ayrıca bu sağlık personeli neden kaybediliyor? Aksayan nedir? Yaş grupları nedir? 55 yaş belki de 50 yaş sonrası ve yandaş hastalıkları olan sağlık personeli bu nalet kahrolası korona ile göğüs göğüse çarpışmamalı, arka safhalara alınmalı. Belki bütün sağlık personeline acilen test yapılmalı. Pozitif olanlar izole olmalı belki başka bir şekilde çalışmalı. Korunma yöntemleri gözden geçirilmeli. Bilemiyorum başka ne yapılabilir? Panikle aklıma gelenler bunlar. Ama böyle her gün sosyal medyada isimleri fotoğrafları ile birlikte covid nedeniyle kaybettik diye çarşaf çarşaf yazıldığında hepimizin herkesin covide karşı direnme gücümüz azalıyor.

Esas soru: Biz neden bu kadar çok sağlık çalışanını kaybediyoruz?
İki günden beri bir arkadaşım korona nedeniyle yoğun bakımda yaşam mücadelesi verirken ayrıca bir de sosyal medyada arka arakaya sağlık personelinin vefat haberlerini okuyunca çok moralim bozuldu.(sosyal medya ne kadar doğru onu da bilemiyorum) Sanki iş sarpa sarıyor gibi bir duyguya kapıldım.

Yazıya bir yol ayırımına geldik bundan sonra, post korona zamanlarında, neler olacak diye başladım. Ama hemen sonra yol ayırımına daha gelmediğimizi korona ile birlikteliğimizin devam ettiğini düşününce içime hafakanlar bastı yine..

Tehlike daha önümüzde bütün haşmetiyle duruyor.
Daha neler yapmamız gerekir?
                                                                                                                 
                                                                                                                           Feride Cihan Göktan
                                                                                                                                  19.4.2020
#Evde Kal Türkiye

16 Nisan 2020 Perşembe

KORONA GÜNLÜKLERİ 18

Korona Günlükleri 18
Viral yükü azaltarak vardiya usulü çalışmaya, evden çalışma da eklendiğinden bugün hayırlısı ile evdeyim. Ama  “dışarıya çık şeytanı”  içimde yine.  Korona Bey ile ortak çalışıyor bence. Bir de Berrin’in feysteki sokak macerasını okuyunca şeytan daha da çok dürttü😻. Dur dedim ben de bu “boş sokaklar, boş sahil macerasına katılayım bu sabah. Bakalım neler olacak? İlk önce limonlu bir bardak suyumu içeyim de. Yavaşlamış günlerimizde yaptığım yeni bir şey.  Vücudu alkali yapıyormuş. Valla nasıl yapıyor bilmiyorum ama içim bi ferahlıyor içince. Alkali olma belki bu…İç ferahlaması.🥰
 Sonra dedim şimdi ne giyeyim? Rahat bir eşofman. Eskidi ama olsun. Kim görecek ki seni.  Herkes evinde.  Zaten dünyanın başına ne geldiyse hep bu dışarı çıkarken şık olayım, aman arabam, aman evim en güzeli olsun yüzünden değil mi? Al işte,  şimdi üstüne paçavra giysen kimsenin umuru olmaz. Çünkü kimse yok.  Kimse yok.😥  Acele giyinip çıktım. Maskem yüzümde. Kara gözlüklerimi de taktım😎. Banka bile soyabilirim. Ben yine de içimdeki şeytanla sahile yöneldim.  Aaa!, dedim bak Bostanlı caddesinin kaldırımları varmış. Adamın biri de elini kolunu sallayarak bütün yol ona aitmiş gibi özgür özgür yürüyor hiç kimseye çarpmadan.  Kimse yok zaten. 
 Sahile çıkmak üzere Bostanlı Suat Taşer’in önünden geçerken bir an unuttum Koronayı. Ay dedim şu afişlerine bakayım neler var? Sevinçle yaklaşınca baktım ki 15 Nisan da kalmış gelecek program afişleri.  Öyle sessiz sesiz asılı kalmışlar.  Yan tarafta da oturma banklarının her tarafını bantlamışlar. Hüzünlendim. O sırada bir ses… Danışma gişesindeki adam bağıra çağıra şarkı söylüyor kulübesinde tek başına. Delirmiş. Hemen sıvıştım oradan.
Sahile attım kendimi. Oldukça serin. Kimin umurunda. Yürü dedim yürü. “Boş sokaklar, boş sahil” macerası seni bekliyor. Yürüdüm.  Baktım bir kadın. Köpeği  kadıncağızı gezmeye çıkarmış belli.  Kadıncağız köpeğinin arkasından sürükleniyor yorgun ve umutsuz, 
Karşıdan gelen hiç tanımadığım bir adam onun da elinde köpeği bana günaydın dedi. Tanımadığım adama ben de günaydın dedim.  Gerçi belki de tanıdığımdır,  kimse kimsenin yüzünü göremiyor ki. “Distopik” bir dünyaya doğru yol aldığımızı ürpererek düşünürken yürümeye devam ettim.  Düşünsenize, hiç kimseyi göremeyen sohbet edemeyen izole edilmiş insanların birbirine bir kerecik günaydın diyebilmek için sayıyla ve sırayla belli saatlerde yürüyüşe çıkmalarını.😱Ay aklıma nereden geliyor bunlar. Ben bu  “boş sokaklar, boş sahil ” macerasına keyiflenmek için çıkmıştım.  Berrin, ne güzel ne eğlendirici şeyler yazmıştı ya… 
Hadi dedim kendime evine dön.  Facebook, instagram,  twitter, watsup. Seni merak etmişlerdir şimdi. İçimdeki şeytan da üşüdü zaten. Hava serin.
Biz içeri giriyoruz Korona.   Sen dışarıda kal. İnşallah yalnız kalırsın. Tek başına. Ölürsün.
Geber Korona…
                                                                                                            16. 4. 2020
                                                                                                        Feride Cihan Göktan


14 Nisan 2020 Salı

KORONA GÜNLÜKLERİ 17

             KORONA GÜNLÜKLERİ 17
Apartmanımızın kapı görevlisi ile bu izolasyon günlerinde haliyle daha çok rastlaşıyoruz. Onunla  güncel konularda kısa kısa kapı sohbetleri yaparız rastlaştığımızda. Mesela geçen gün  evimin çok yakınındaki Sağlık Ocağının korona nedeniyle karantinaya alındığını söyledi ki duymamıştım.  Aa!  demişim hayretle. Yok dedi bi şey olmadı, zaten hasta falan da kalmadı.  Ben şaşırmış bir suratla nasıl yani,  deyince, “Doktor hanım, valla benim hanım dahil herkes dirildi. Demek hepsi psikotikmiş.😂 Bu korona mıdır nedir,  korkularından psikotikleri düzeldi. Hemen doktor.  Hemen ilaç. Bak şimdi kimsenin sesi çıkmıyor. Bizimkinin başının ağrısı bile yok artık.  Ben de eczaneye gitmekten kurtuldum.  Gülüştük karşılıklı.🤣
Kapıyı kapattıktan sonra gülümsemem dondu kaldı yüzümde. Doğru, sevk zinciri olmaksızın oradan oraya koşturan bir sürü gereksiz hasta vardı tabii ki… Ama  bunun yanında her gün  bir çok kanser, inme, damar hastalıkları, ameliyat planlanan hastalar  görüyordum. Çok ciddi hastalıklar. Gerçekten onlara ne oldu? Hastaneler harıl gürül  canla başla covidle  mücadele ederken onlara ne oldu? Temiz hastaneler var, dedim içimden.  Ne kadar temiz olabilirler ki dedim sonra. Üstelik kaç tane var? Kovid  hastaneleri  elektif  ameliyat yapmıyor. Allah Allah bu hastalara ne oldu gerçekten?  Hatta bu korona günlerinde hasta yok diye özel hastanelerde doktorların işten çıkarılma haberleri vardı basında. Bunların hepsi apartman görevlimizin tabiri ile (psikotik!) olamaz.
Bir arkadaş grubuna bir mesaj attım. Ya dedim ne oldu bizim rutin hastalarımıza? O uzun kuyruklarda muayene fişleri almaya çalışan, günlerce beklemesin sırası öne alınsın diye prim sistemine para ödeyen ya da kavga çıkaran hastalara?  Nereye gidiyorlar biliyor musunuz? Ne oldu bu hastalara?
İlk gelen cevap şöyleydi: Yazık Oldu.😥
Gelen cevapların bazılarını yazayım:
"Hastaneye gelmeye korkuyorlar bulaş riski açısından"
"Over kanseri tanısı olan hasta fitoterapi deneyeceğim hastaneye gelmeye korkuyorum diyor. (fitoterapi: Bitkisel tedavi)"
"Son ana kadar bekliyorlar maalesef."
"Ben kadın doğum hastanesinde calışıyorum. Her gün aynı şeyi düşünüyorum. Nereye gidiyor bu sezeryanlar? Hani olmamaları imkânsız. Sezeryan bu."
"Yaşları 65 ve üstü ise hastanelere de ulaşamıyorlar.Bir hastam saat 10 da haber verdi saat 16.20 de evinden alınabildi ve sağ bacakta kızarıklık, şişlik ve şiddetli ağrı olmasına rağmen"

Bu korona haricindeki hasta sayısındaki belirgin düşüş tabii ki yalnız bizde değil bütün dünyada böyle. Bir arkadaşım konuyla ilgili New York Times’tan “Bütün o kalp hastalarımız nerede ?” başlığı ile bir haber göndermiş. Şuraya ilave edeyim. https://www.nytimes.com/2020/04/06/well/live/coronavirus-doctors-hospitals-emergency-care-heart-attack-stroke.html

Butün bunlar ne denmek oluyor derseniz: Bu pandemi salgınından sonra içinde kovid olmayan başka bir dalga gelecek. Korona korkusu nedeni ile kendi seyrine bırakılan bütün o diğer gerçek hastalıklar gecikmiş ve ilerlemiş olarak kocaman bir dalga gibi hastanelere ulaşacak.

Bizler de onlara neden bu kadar geç kaldınız diyemeyeceğiz?😥
                                                                                                     
                                                                                                        Feride Cihan Göktan 
                                                                                                        14. nisan .2020 



Not. Bu yazıyı yazarken gözlemlerinden faydalandığım doktor arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 


12 Nisan 2020 Pazar

KORONA GÜNLÜKLERİ 16


KORONA GÜNLÜKLERİ  16
20 yıl önce nüfus sayımı nedeniyle yaşadığımız ve artık "son" diye bildiğimiz "sokağa çıkma yasağı" korona salgını nedeniyle geri geldi. 11 ve 12 Nisan 2020. Dışarıdaki hava neredeyse ilk defa çok güzel ve güneş yeni yeni hissediliyor ve günlerden Pazar. Sokaklarda kolluk kuvvetleri gezmekte. Bir de köpekli bir adam gördüm balkondan seyrederken. Köpeğine anlatamadı tabii ki bu olayı. Korkarım biraz sonra da  karşıdan gelen kolluk kuvvetlerine anlatamayacak. 🙄
Şimdi 10 Nisan gecesinden bahsetmek istiyorum. Sokağa çıkma yasağı haberinden. Burada kayıtlı kalsın diye. Cuma gecesi saat 10.30’ta TV’den alt yazı geçerken gördüm ve kız kardeşime whatsupp’tan bildirdim haberin var mı diye. Sonra hemen buzdolabını düşündüm. Eh iki gün idare edilebilir durumda. Endişeye gerek yok. İşte tam ben bunları düşünürken kızılca kıyamet kopmuş anlaşılan. Sosyal medyadan çığ gibi görüntüler, videolar yağmaya başladı. Acaba içeride kalan yalnız ben miyim diye telaşlanarak balkona bile çıktım valla.😂 Haberlerde, insanlar marketlerde üst üste ve çok ilginç benzin kuyrukları var. Kavgalar, yaralanmalar, izdiham. Sonra her kafadan bir ses çıkmaya başladı: Nedir bu cehalet, nedir bu açlık? İki günde ölmediniz ya… Benzin kuyrukları ne ya?  ay bu PİK ne zaman, ne zaman olacak derken. PİK oldu şükür ” (mesela, bu en son yazdığım da benim kafamdan çıktı)   Sosyal medyada açıklamalar devam etti. “Günlerdir kürekle kar temizliyorduk, çığ düştü” demiş bilim kurulundaki bir doktor.  Face arkadaşım felsefeci Sayın Doğan Göçmen bu elim ve vahim dışarı fırlama olayını David Hüme’n güç politikasının sınırlarına ait görüşleriyle açıklamış.
Bu sabah sokağın sakinliğine bakarken bütün bu iki günden beri medyada kopan bu gürültüyü düşündüm. Neden böyle oldu diye? Cehalet mi gerçekten? Öyle olsa her yerde olmazdı bu gürültü bu kargaşa. David Hume veya başka bir felsefeci ile açıklayacak bir bilgim de yok. Düşündüm düşündüm🤯. Sonra…
Bütün bu karmaşanın içgüdüsel olduğunu düşündüm sonra.  Toplumların rasyonalitelerinin dışında bir de toplumsal bilinçaltı diye bir şey var. Savaş,  Açlık,  Salgın hastalıklar. İnsanlığın üzgün bilinçaltı ve hayatta kalma içgüdüsü. Düşünün ki bütün gün bütün dünyada hızla yayılan öldürücü bir hastalıktan bahsediliyor, Avrupa’da sahipsiz cenazelerden, tıka basa dolu morglardan. Sabahtan akşama felaket tellallığı yapan bir medya var. Ve gece yarısına iki saat kala sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Bu insanlar, biz insancıklar ne yapalım? Korkunç olayları kaydetmiş bilinçaltımız ve gece yarısına iki saat kala açıklanmış bir sokağa çıkma yasağı.😨Bu iki gün değil iki saat bile olsa,  aç kalma korkusuyla marketlere(ne kadar yiyebilecekse? ) ve kaçma içgüdüsü ile de benzinliğe koşturdu herkes (nereye kaçacaksa?)  Yani bence bu yasak açıklaması bu şartlarda dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın sonuç daha farklı olamazdı gibime geliyor.  Belki yanılıyorum. Ama dün farklı düşünüyordum bugün böyle düşünüyorum. Sadece cehalet değil. İnsanlığın kirli bilinçaltı.
Bugün 12 nisan Pazar. Etraf çok sessiz. İlk defa balkonumdan cıvıl cıvıl kuş sesleri arasından martıların çığlıklarını ve yaprakların hışırtılarını duydum. Güneş de yüzümden hafifçe geçiyordu.🤗 
Bu tarihi bir gün gerçekten.  İlk defa sessizliğin gürültüsünü duydum. Çok ilginçti!
                                                                                                    Feride  Cihan Göktan
                                                                                                         12 nisan 2020
#evdekaltürkiye
not. bu 10nisan 2020 sokağa çıkma yasagndan sonra neler oldu?
1.Adana’da bir fotoğraf sanatçısı, sokağa çıkma yasağı kararı sonrası sokakta oluşan izdihamı çektiği gerekçesiyle gözaltına alındı.
2.İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Twitter hesabından paylaştığı mesajda "Gayretle ve titizlikle yürütülen bir süreçte tamamen salgının önlenmesine yönelik hafta sonu sokağa çıkma kararının uygulanmasının sorumluluğu, her yönüyle şahsıma aittir" dedi. Soylu, "Onurla yürüttüğüm İçişleri Bakanlığı görevimden ayrılıyorum" ifadelerini kullandı.
3. Cumhurbaşkanı istifayı kabul etmedi. 
4.Gece yarısı Rize'de bir vatandaş, Süleyman Soylu istifa etti diye intihara kalkıştı Polisler ise 'İstifası kabul edilmedi' diyerek vatandaşı vazgeçirmeye çalıştı.

10 Nisan 2020 Cuma

KORONA GÜNLÜKLERİ 15


KORONA GÜNLÜKLERİ 15
Şu maske meselesi. Her gün çeşitli maskelerimizle sürdürdüğümüz modern hayatlarımızın yıpranmış yüzlerine şimdi nesnel ve dolayısı ile görsel  bir maske takmak zorunluluğu getirildi. Herkesin suratında ayrıca bir bezden veya kartondan bir maske daha var şimdi. Kimisi boynuna düşürmüş, kimisinin neredeyse gözleri bile görünmüyor. Siyah renkli olanlar, beyaz ve beyazın çeşitli kirli tonları.  Televizyonda bütün gün maske nasıl takılır, nasıl çıkarılır? Yani şu maske işini bir öğrensek bu iş bitecek. 😀
Apartman görevlimiz de herkes gibi maskeli.  Geçen hafta tanesi 3,5 TL’den almış ucuz diye. (piyasası 5 TL) Bak, dedim devlet veriyormuş. E- devlete gir, iste. “Yok, dedi E- devlet kilitlenmiş girmenin imkanı yok. Migros’a giremiyorsun yoksa. Mecbur aldım.”
Migros. Dev şirket.  Her gün  milyon Tl.lik  satış yapan şirket. Bir kıytırık 50 kuruşluk maskeyi vermiyor. Ben olsam devletin yerine böyle büyük şirketlerin,  süpermarketlerin müşterilerine bu 50 kuruşluk şeyi bedava dağıtma mecburiyeti getiririm. Yazıklar olsun dedim içimden.
Ya, dedim sen şu kendine aldığın yerden bana da 10 adet  filan al. Ya da yerini söyle ben alayım.  Gizli bir mafya örgütü üyesi gibi sosyal mesafeyi daraltarak yüzünü maskesi nedeniyle göremediğim ama sesinden anladığım kadarı ile endişeli ve şüphe dolu kısık bir tonla,  yok dedi sen alamazsın. İki günden beri adam gizli gizli veriyor. Yabancıya  vermez.  Beni tanıyor artık. Benden kötülük gelmeyeceğini biliyor.
-İyi de, dedim.  Adam karaborsacı. Şikayet etmek lazım.
-Ya doktor hanım, fakir adamcağız nerden aldıysa almıştır. Üzerine de 50 kuruş koyup satıyordur.  Garibin teki. Fakir fakirin halini bilir. 

          Düşündüm.  Doğru söylüyor. Migros koskocaman şirket.  50 kuruşluk maske kapısının önünde 5TL den satılıyor.  Kimse gıkını çıkaramıyor. Herkes kuzu kuzu alıp içeriye giriyor. Migros satsa yine alacağız hiç itiraz etmeden.  Belki de kapı satışıyla ortaktır. Böyle büyük şirketlere soramıyorsun. Sorsan ne olur zaten?
    
    Korona filan vız gelir.  Bu dünya değişmez.  Yine çarpan çarpana…
              Bu maskeler de asla düşmez.  Maskeli korona ve onun sahte yüzleri
              Fakirin halinden fakir anlar dedi. Ki  doğru… Korona filan anlamaz.
              Bir de Korona’nın adaletinden bahsediyorlar. 🤔
              Yoksulu da zengini de hiç ayırt etmeden çarpıyormuş.  Yok, daha neler?

                                                                                                      Feride Cihan Göktan
                                                                                                        10  Nisan. 2020

KORONA GÜNLÜKLERİ 14


Korona Günlükleri 14
“Arana mesafe koymalısın.” Çocukken kavga ettiğim, anlaşamadığım arkadaşlarım için annem böyle söylerdi. “Madem anlaşamıyorsunuz o zaman arana mesafe koymalısın." Sosyal ilişkilerimizin yeni yeni geliştiği bu dönemlerde bu sözün anlamını ne kadar kavrıyordum bilemem ama anladığım kadarı ile bu ilişkide bir soğukluk demekti. İlk defa öyle öğrendim bu araya mesafe koyma meselesini. Sonraları el ele,  göz göze tanımlamasının romantik ilişikler için kullanıldığını. Ancak el sıkışmak, el öpmek gibi toplumsal ilişki biçimlerini ne zaman nasıl öğrendik tabii ki hatırlamıyorum. Aynen tarihte de bu sosyal ilişki biçimlerinin ne zaman başladığının bilinmiyor olması gibi. Selamlaşmak için öpüşmek de benzer şekilde neredeyse tarih öncesine ait. Milattan önce 9. yüzyıldan kalma bir taş kabartmada, Asur Kralı III. Shalmaneser, bir Babilli ile tokalaşıyor.(fotoğrafa bakınız).  Aziz Paul(Pavlus)(1) Romalılara seslenişinde takipçilerine ‘kutsal bir öpücük’ ile birbirlerini selamlamalarını söylüyor. Orta Çağ’da bir öpücük, sadakatin bir işareti olarak ve mülk transferleri gibi anlaşmaları onaylamak için kullanılırmış. Kutsal öpücük.👄
Resim yazısı ekle
  Hey yavrum hey, ne günlere kaldık. Öpücük ne? Asla. Bırak öpüşmeyi birbirine 1.5m.den fazla yaklaşmayacaksın. Oysa bilimsel iletişim ve psikoloji bilgilerine göre kişiler arası 1.5-2m.lik bir mesafe yabancılarla kurulan bir ilişki mesafesidir. Adı da sosyal mesafedir.(aşağıdaki şemaya bakınız) Ne yazık ki korona günlerinde artık mahrem mesafe kalmadı. En samimi arkadaşlarınla bile uzaktan uzaktan. Çocuklar annelerine sarılmamayı öğrendiler. Dedeler ve nineler torunlarına uzaktan bakıp iç geçiriyorlar. Sosyal mesafeni koru. Slogan halinde beyinlerimize kazınıyor. Uzaktan uzaktan.

Duygularımız evrim geçiriyor. Yeni bir çağa hazırlanıyoruz. Sevinç,öfke,nefret,aşk hepsi yüzümüzde asılı kalacak. Bir maske arkasında donarak veya eriyerek. Kimse birbirini görmeden, mesafeli ve maskeli. Digital ortamda görüşebilirsiniz. Yüzünüzün şeklini deforme eden, sesinizin tonunu bozan o kaba ekran görüntüleri ile birbirinizle konuşabilirsiniz tabii ki. Yüzlerimiz ve ruhlarımız gelişen teknolojiyle evrim geçiriyor.

Bugün bir haber vardı. Japonya'da bir üniversite   korona salgını  nedeniyle diploma törenini uzaktan görüntülü katılma ve robotlar ile yaptı. İşte buraya haberin fotosunu koyuyorum. Gençler evinde robotlar onların yerine diplomalarını alıyorlar. Peki, bu gençlerin sevinçleri nerede? Yüzlerinde dondu kaldı.

Eve kapatılmış bu günlerde, bu haberler, zoom görüşmelerim, digital bağlantılarımı düşündükçe ürperiyorum. Akvaryum balıklarına benzetiyorum kendimi. Bir camın arkasından dünyayı seyretmeye mahkûm olmak…😥

Bu covid 19 salgını için çeşitli komplo teorileri var. Ve bunları saçma sapan bulsanız bile kesinlikle hayır diyemeyeceğiniz için adı “komplo teorisi” zaten. Herkes bir teori üretebilir bu konuda. Ben de bir teori üreteyim de burada yazılı kalsın. Digital dünyaya, yapay zekaya hızlı bir geçiş ve bir robot dünyası yaratmak için bu virüs yaygınlaştırıldı. Bu kendi ürettiğim bana da saçma geliyor ama kesinlikle hayır olamaz diyemiyorum işte.

Kendimi bir akvaryumda hissetmenin o karabasan sıkıntısını yaşarken yanıma sokulan kedimin sıcaklığı ile sosyal mesafenin nasıl da delindiğini hissederek gülümsüyorum.
Canım Marla’m. 🥰

not: 1 Aziz Paul (Pavlus) elçisel kiliselerin kurucusu Hristiyan misyoner. Miladi birinci asırda yaşamış Roma vatandaşı
                                                                                                                 Feride Cihan Göktan
                                                                                                                   8. Nisan . 2020

6 Nisan 2020 Pazartesi

KORONA GÜNLÜKLERİ 12


Korona Günlükleri 12
Dün kızımın doğum günüydü. Benim de onunla birlikte geçirdiğim ikinci hayatımın doğum günü. Gerçekten insan çocuğu ile birlikte bir kere daha doğuyor. Başka bir kimliği, anne kimliği ile yeni bir maceraya başlıyor ve kaç çocuğu varsa o kadar sayıda bir hayatı oluyor her biri ile yeniden. Dün dijital ortamda bir araya gelen  ailemiz ile  kutladık bu güzel  günü. Yıllar önce onu ilk gördüğümde bana bir göbek kordonu mesafesi  elli santimetre ile uzak olan kızım şimdi kilometrelerce uzaktan sihirli bir ekranda yanı başımdaydı. Göbek kordonu ve ekran da çok şükür ki sosyal mesafe korumasız.😂
 Yeni bir yaşa girmek her zaman gelecekten bir şeyler istemektir eskiyi de kabullenerek. Hayatın bize getirdiklerine şükür diyerek. Bu kabus  gibi korona günlerinden geçerken  her şeye rağmen geleceğe  umutla bakmak. Hatta bugün digital  görüşmemizde kızım, "valla anne bu korona  felaketini  görünce aslında koronasız günlerde ne kadar mutlu olduğumu, ne kadar  saçma sapan  şeylere kafayı taktığımı anladım. Aslında her şey bir pamuk ipliğine bağlı. Bu korona herkese elindeki ile yetinmesini öğretti" dedi.  Evet gerçekten öyle. Dünya bu bir ay içerisinde insanların hissettiği  hep bir yetmezlik duygusu, hep bir hırs içinde hızla koşturması,  maddi şeyler uğruna kendini ve başkasını hırpalaması  gibi kötücül duygulardan da temizlendi sanki. Aynen hava kirliliğindeki azalma gibi. 
Dün sabah, Tuğçe'nin de yaş günü bahanesi ile  bir hevesle şu koronayı   unutup  kafamı dinlendireyim, söyle güzel bir pazar olsun, dedim. Evi biraz toparlayayım, biraz mutfakta oyalanayım, işte her zamanki gibi kitap okumak, biraz müzik. Kesinlikle haber filan dinlemeden. Ne de olsa bu benim de yaş günüm sayılır. Kendime ödül.😍  Akşama da TRT 2 ‘de Solaris  filmi de varmış. Harika.
Güzel bir gün sonrasında gerçekten harika bir film seyrettim.  Stanislaw Lem  ve Tarkovski’nin dehasına yeniden hayran olarak.  Bu dünyadan böyle adamların geçtiğine, dünyanın şu haline bakınca inanamıyor insan.  Solaris ve TRT2  bu güzel günümü ne güzel noktaladı derken program sonrasında şeytana uyup  kumandayı  CNN’e getirdim.  Hay getirmez olaydım! İşte  yine asabım bozuldu.😞 Türkiye'nin Gündemi diye bir program var biliyorsunuzdur.  Üç hekim öğretim üyesi korona üzerine  iki gazetecinin sorularını cevaplıyor. Ne kadar abuk sorular ve ne kadar tuhaf cevaplar. İnanılmaz. Hocalardan biri koronanın  tanısını  bilgisayarlı tomografinin  koyduğunu ve teste hiç gerek olmadığını söylüyor. 😟Bir diğeri de öksürük, ateş veya solunum sıkıntısından herhangi biri olursa hastaneye başvurun diyor. İnanılmaz. Şimdiden söyleyeyim bizi korona değil bu söylemler mahvedecek. Televizyon programları aslında her konuda böyle. Olur olmaz herkes medyatik pozlarla konuşuyor. Her konuda böyle… Ama  bu konu çok önemli.  Bütün  toplumu,  ekonomiyi,  psikolojiyi, sağlık  sistemini  ilgilendiren hayati  bir konu. Lütfen bu işi bilen kişiler toplumun karşısına çıksın.
Bilgisayarlı Tomografi hastalığı tanıyan bir yöntem değil, üstelik x ışını gibi zararlı bir şeyler vücudunuza giriyor. Dünya Sağlık Örgütü Test Test Test diye tekrarlayıp duruyor. Ayrıca hastaneye gelmek için her üç belirti bir arada olacak ve ani başlangıçlı olacak ve gerçekten ciddi bir tablonuz olacak.  Eğer ayakta bir gribal enfeksiyon geçiriyor iseniz gelmeyin.  Evinizde oturun. Aile hekimize başvurun hatta danışmak için Sağlık Bakanlığı galiba bir telefon hattı açmış. Bu telefon hattı neden spot olarak geçmiyor yayın organlarında? Aile hekiminize veya telefon hattına başvurun önce.
Oysa  ne kadar keyifle başlamıştım güne,  gecenin bir yarısı nereden çevirdim o CNN’i ben ya…


                                                                                                               
                                                                      Feride Cihan Göktan
                                                                                                                          
                                                                      6. Nisan. 2020


3 Nisan 2020 Cuma

KORONA GÜNLÜKLERİ 11

 Korona Günlükleri 11 

Korona günleri geçmeye devam ediyor. Ardı ardına. Birbirinin tıpkısının aynısı olarak. Kocaman bir resmin içine sıkışmış gibi dünya. Televizyonda biteviye aynı haberler. O lanet ucunda bir oku olan yükselen kalın çizgili grafikler. Sokaklarda sessizlik. Bir gencin kahkahası ile boşluklar irkiliyor. Bu akşamüstü saatlerinde iğne atsan yere düşmez caddelerde  neredeyse hepsi kapanmış sıra sıra lokantaların dükkanların birinin önünde  kocaman bir  afiş asılmış. “AÇIĞIZ” diye yazmışlar büyük siyah harflerle beyaz zemin üzerine… O “açığız” kelimesinin insana verdiği ferahlık.  Sabahın erken saatlerinde terk edilmiş gibi duran Bostanlı Caddesi'ne bakıyorum “a. yanlış mı görüyorum. Bravo Pastane'si açık. 😍İçim yine biraz ferahlıyor. Güvercinler sağa sola koşturuyorlar. Baktım bir teyze iki büklüm bir köşede besliyor güvercinleri.  İyi ki güvercinler var var diyorum ve onların narin koşuşturmaları.

Birbirinin aynı günleri renklendirmeye çalışan insanlar.. Facebook'tan kedi kopek resimlerini paylaşanlar, geçmişin o güzel müziklerini, seksenlerinde yaşlı çok yaşlı bir kadının her sabah kırmızı rujuyla korona günlerine kafa tutmasının
👄 görüntüleri, sevgili Cumhur Ertekin Hoca’mızın her zamanki akıllı satırlarıyla hepimizin moralini yükselten paylaşımları…😀


Günlük devinimi felç eden Korona’ya karşı güzel insanların direnişleri, sosyal medyadaki o minik hareketler, caddedeki güvercinler, Bravo Pastanesi'nin ışıklarını kapatmaması. Mesela bugün piyasaya çıkmış yeni bir şarkı: Hüsnü Arıkan / Lale Olcay söylüyor. “eyvallah”. Sabahın sessizliğine karışarak sokağa çıkıp çalışmak zorunda kalanlara adamışlar bu güzel şarkıyı. Yine bir ferahlık duyuyorum.


Bu yeni şarkıyı hafif gülümsemeyle ile dinlerken, aniden bir haber düştü önüme. Bugün 3 Mart 2020. Ölüm orucuna yatan Grup Yorum ’un solisti hayatını kaybetmiş. Genç bir kadın şarkıları türküleriyle direnmek için girdiği ölüm orucunda yenik düşmüş. Ölmüş. Ölmüş. Nasıl yani diyorum kendi kendime. Korona’dan insanlar kaybedilirken, bir de genç bir kadın hem de türküleri ile birlikte direnirken. Nasıl yani diyorum, tekrar kendi kendime. Zaten sokakta kimseler yok, hiç kimse duymuyor söylediğimi. 😥Herkes sessiz.


Güvercinler, köşedeki pastanenin ışıkları, bir gencin kahkahası, o faceteki umutlu minik direngen paylaşımlar... İşte yine hepsi dondu kaldı. Biraz sonra haberler başlayacak. O lanet olası ok yükselecek. Ve arkasından Helin Bölek’in ölüm haberini verecekler belki. Direnemeyecek artık diyecekler.


Hüsnü Arıkan ve Zuhal  Olcay’ın 3 mart 2020 ‘de piyasaya sürülen şarkısının son sözü kulaklarımda:

sevmeye geldik bu cehenneme
budur hikayemiz
😥


                                                                                                                            Feride Cihan Göktan
                                                                                                                                    3. Nisan. 2020