Feci'nin Blogu

23 Temmuz 2016 Cumartesi

 

               olağanüstü   olağan bir gün

              Bugünlerde hastaneye sersem sepildek   gidiyorum. Gece açık oturum dinleme yorgunu ve darbenin korkulu rüyasından uyanmış olarak... Uyanık gibi değil de yarı uykulu sersem bir halde yani... Sanki üstümden TIR geçmiş derler ya, aynen öyle...
            Sabah 8.30...Telefon çalıyor... Telefonun ucundaki  ses her zamanki gibi acil bir hastanın film yorumunu istiyor.Yarı uykulu ve yorgun bir şekilde hastanın neyi olduğunu soruyorum. Üstünden traktör geçmiş diyor telefondaki ses.  Üstünden traktör geçmiş... Zavallı adamcağız... Bakıyorum  görüntülere. Arkadaşım giriyor o sırada odaya.  Biliyor musun diyor, bugünlerde  çok yorgun hissediyorum kendimi. Sanki nefes alamıyorum, içim parçalandı gibi.
             Ben monitördeki görüntülere bakıyorum o sıra. Hastanın parçalanmış göğüs kafesine...Karın içi organlarının ezilmişliğine ve kemik kırıklarına... Arkadaşıma da gösteriyorum üstünden traktör  geçmiş hastanın görüntülerini...
              O sırada bir bağırış çağırış...  Her zamanki gibi hastanede bas bas bağırma özgürlüğünü kullanan bir hasta veya hasta sahibinin sesi... Alışkınız yani. Her şey çok olağan. Kulak veriyoruz  ikimiz de.
               Temokrasi nerede?  Nerede bu temokrasi,  diye bağırıyor kadın.  İkimizde  gayri ihtiyarı heyecanlanıyor ve dışarıya koşturuyoruz... Kadın  hala  yüksek sesle aramaya devam ediyor temokrasiyi... Görevli arkadaşlarla göz göze geliyoruz. Gülüşmeler...  Personel ne yazı k ki demokrasi yerine tomografinin yerini tarif  ediyor  kadıncağızın ne aradığını anlayarak. Yüzlerimizde acı bir gülümseme ile tekrar  rapor odasına geri dönüyoruz.
            Tekrar bir telefon.  Yine acilden her zamanki gibi.  Bir hasta ismi daha.  Bunun da mı üzerinden traktör geçmiş diye soruyor asistan merakla.  Yok diyor telefondaki doktor  sesi... Bu sefer tren raydan çıkmış  işçi  taşıyan bir kamyonla çarpışmışlar.

                Tren raydan çıkmış...Tren raydan çıkmış ... Bu cümleyi geçiriyorum  aklımdan iki kere üç kere.... Tren raydan çıkmış...İşte  bu çok önemli...
                  Ekran başında bu ağır travmalı hastaların travmalarını tarif etmeye  çalışırken odaya giren bir hizmetli elindeki  dev süpürgesi  ile bugün büyük temizlik var hocam, ne zaman geleyim bana saat verin dedi ,  o sırada bir diğer  personel girerek  demirbaş  sayımı için geldik demez mi!

                Travmalar bir yandan temizlik ve sayım bir yandan....
                 Tam  raporlarını okumaya başladığımız sırada asistan, hocam gördünüz mü Türkiye'de ne kadar tuhaf şeyler oluyor bugünlerde, diyor.

                "Ne kadar tuhaf şeyler!"  lafı nedense artık "o kadar çok tuhaf şeyler olduğundan" olsa gerek, bana pek tuhaf  gelmiyor.  Aslında  asistan arkadaşım da  çok şaşırmamış belli ki... Ama yine de söylüyor, otobüs yoldan çıkıp plaja girmiş, güneşlenen insanlar ölmüş, diye.  
                   Otobüs yoldan çıkıp plaja girmiş...
                    Olağanüstü şeyleri  o kadar olağan yaşıyor gibiyiz ki...
                  OHAL  gerçekten bu olmalı diye düşünüyorum ve travmalı hastaların travmalarını tarif etmeye başlıyorum: Kaç kemiği kırılmış , nasıl parçalanmış, kafasındaki çatlaklar, beyin kanamaları...uzar gider bu tanımlamalar...
                   Bütün bozulmuştur artık...
                                                                                           Feride Cihan Göktan

 
              22 temmuz 2016 da olanlardan birkaç haber:
             http://www.ajanshaber.com/manisa-alasehir-tren-kazasi-haberi/372422 ( yazıda anlatılan tren kazası)

                   http://www.hurriyet.com.tr/denizde-yuzenlere-araba-carpti-olu-ve-yaralilar-var-40163104 (plaja giren otobüs)