Feci'nin Blogu

28 Haziran 2019 Cuma

Hasta olurken bize mi sordun?

Hasta olurken bize mi sordun?


Bu ülkede şiddet neden oluyor, neden Allah’ın her günü sağlık personeli tartaklanıyor, dövülüyor veya öldürülüyor? Neden biliyor musunuz: suskunluktan. Hiçbir şey söyleyememekten. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmaktan. Herkesin başını kuma gömmesinden.  Her zaman söylerim bir yerde sessizlik  suskunluk var ve hiçbir şeye itiraz yoksa bu durum aslında içinde korkunç bir tepkiyi ve şiddeti barındırır. Patlar. Bu ülkede en kolay dövülecek insan grubu doktorlar. Savunmasız. Ağzını burnunu kır, al intikamını… Rahatla… Reformlarla gelen sağlıkta dönüşüm hizmetlerinin hemen her gün şiddete dönüşmesi bu sistemde o kadar olası ki. Hiçbir hakkını arayamayan, derdini anlatamayan, hep kurallara uymuş suskun bir toplumun fertleri bıçak kemiğe dayandığında haliyle şiddet üretecek. Ne yapsın. O zannediyor ki doktor suçlu.  Hemşire ilgilenmiyor. Sekreter işini yapmıyor. Hey yavrum hey… Doktorun ne suçu var? Sen olayları görmüyorsan, neden böyle diye sormuyorsan o ne yapsın tek başına?








Bütün bunları neden yazıyorum? Dün gece bir arkadaşımın başına gelenlerden sonra… Ya olacak iş değil.  Nefes darlığı nedeni ile özel bir hastanenin aciline başvurmuş 37 yaşında genç bir adama  Pulmoner Emboli (akciğere pıhtı atılması) ön tanısı konuyor (bu arada belki de enfarktüs de egeçiriyor olabilir) ve bu hastayı yolluyorlar. Nereye? Hasta nereyi istiyorsa gitsin diyerek. Kulaklarıma inanamadım duyunca.  “yani doktor bey diyorum, siz ciddi misiniz, bu hastayı hastaneden kovalamakla?” öyle ya… bu “çok ciddi” ön tanıyı yazmışsın ve sonra istediğin yere git diyorsun saat gecenin 12 si… Telefonda bana kem küm ediyor. Doktor Bey ne yapsın, sistem böyle. Onun elinde bir şey yok. Çünkü acil gelen güvencesiz hastayı alıp parasız tedavi etmek zorunda. Para isteyemez. Kanun böyle. İnsanlar para teklif etse bile alamaz çünkü sonra şikâyet olabilir. Bu nedenlerle hastayı hiç kendisine gelmemiş gibi kovuyor hastaneden. “git ne halin varsa gör. Hasta olurken bize mi sordun?” Bu da bir politikadır. Hatta ölebilirsin de…
Devlet ve üniversite hastanelerinde de yatak yok. Öyle pat diye gidemezsin. Mesela İzmir Karşıyaka’dasın.  Acilen en yakın Karşıyaka Devlet Hastanesi’ne veya Ege üniversitesi Hastanesi’ne ulaştın diyelim. Acilde kalırsın. Çünkü yatak yok. Bütün yataklar dolu.  Hadi bakalım Afyon’a veya Balıkesir’e... Sabaha kadar 112 ile dön dur. Hasta olurken bize mi sordun politikası, burada da geçerli. Hatta ölebilirsin de.
Hey yavrum hey… Doktora neden saldırıyorsun? Düşün neden böyle oluyor diye, sorgula, konuş, derdini anlat… Doktorun suçu ne? O sistem ne diyorsa onu yapıyor. O da suskun. O da öfkeli.
Eğer tartışılmaz, konuşulmaz ve eksik gedik nerede diye anlamaya çalışılmazsa sağlıkta değişim ve dönüşüm ne yazık ki iyiye ve güzele olmayacak.  Acile giden eceline gidecek.
 Ya da en iyisi hiç hasta olmamak. Başka çare yok.

                                                                                                    Feride Cihan Göktan

Not.  Kafamda bu düşüncelerle eve gelirken sokağın başında apartman komşuma rastladım. Köşedeki veterinere muhabbet kuşunu “acilen” getirmiş bacağı kırıldığı için. Hemen tedavi etmişler. Komşum sevinçli. Küçücük sarı yeşil muhabbet kuşunun ne kadar da şanslı olduğunu düşünüyorum. Yüzümde hüzün.

8 Haziran 2019 Cumartesi

Bir Ağrı'dır Yaşamak / Ön sözünden ...


Bir Ağrıdır Yaşamak. (ön sözünden bir bölüm)
            İşte hayat, bu sonsuz yolculukların ve sayısız karşılaşmaların iç içe geçmiş,  en kısasının  ve en uzunun  bile sonunda buluştuğu ve bütün bir sonsuzluğun içinde parçalanıp  ama hiç bir zaman yok olmadığı  muhteşem bir maceradır.Aslında her yaşanmışlık evrenin sonsuzluğunda  bir yerlerde  asılı olarak vardır. Evren bu yüzden büyüktür zaten.Tıka basa yaşanmışlık dolu ve sonsuz kadar büyük.
Elinizde tuttuğunuz bu  kitap  iç içe girmiş küçük küçük yolculukların öyküsü...Bu evrenin sonsuzluğunda diğerleri gibi 
parçalanacaklar  ama asla kaybolmayacaklar. Tıpkı geçmiş diğerleri ya da gelecek daha  henüz  yaşanmamış sayısız yolculuklar  gibi. Hep birbirlerinden etkilenerek, eklenerek veya eksilerek sonsuza kadar devam edip gidecek hiç yok olmamacasına...
Bu kurgulanmış öyküyü anlatmaya başlamadan önce kendi kişisel yolculuğumda yoluma çıktığına minnettar olduğum kişilerden birine hemen burada özellikle sırası gelmişken teşekkür etmek istiyorum.
      Reddedilmenin utancını hissetmemek için ismimi değiştirerek yolladığım ilk yazımı ve sonrasında artık gerçek ismimle yine de ürkerek yolladığım diğerlerini beni ismen, cismen hiç bir şekilde tanımadan yayımlayarak ve böylece yazma serüvenine iterek cesaretlendiren Radikal2 eski editörü Nilgün Toptaş'a... Nilgün Hanım iyi ki yoluma çıktınız ya da bilemiyorum  zaten oradaydınız.  Hayatıma kattığınız renkten dolayı size minnettarım.
                                                                                                Feride Cihan Göktan



4 Haziran 2019 Salı

o eski bayramlar


   


-Nerede o eski bayramlar?
-E sen de çok eskidin, eskiyen bayram değil ki.
 Sensin.
-O zaman çocukluğumu geri getir bana.
 İçine bir de bayram koy.
 Ama balon istemiyorum,
 Uçup gitmesin😪
                                        fe. ci