Feci'nin Blogu

23 Haziran 2018 Cumartesi

oradaydım


                                                             Oradaydım.
                                                       (Muharrem İnce mitingi)
21 Haziran 2018 yani geçen gün seçime çeyrek kala Muharrem İnce’nin mitingine katıldım. Ben de oradaydım. İlk defa olarak siyasi bir liderin mitingine katılıyorum. İlk defa. Buradan anlayın işler çok ciddi. Hafta içi hastaneden yorgun argın gel. Koştur koştur hazırlan. Yağmur yağdı yağacak. Karşıyaka  Bostanlı vapuru hınca hınç dolu. Nasıl bir kalabalık. Ben ilk defa böyle bir kalabalığın içinde kaldım sayılır. Demek ki işler çok ciddi. Benim gibi canhıraş kendini sokağa atanlar var aramızda. Yoksa böyle bir kalabalık olamaz. Vapura binerken batar mıyız acaba diye düşünüyorum. Arkadaşım denizi gösteriyor yüzlerce tekne tıklım tıklım maviye saçılmış. Onlar batmazsa biz hiç batmayız, korkma diyor bana. Şarkılar türküler bayraklar… Yağmur  bile korktu  ve yağmadı .
Vapurdan insan seli iniyor başka bir insan seline karışıyor. Nefessiz dar koridorlarda ilerleme. Alana girme telaşı. Güçbelâ giriyoruz.  Alana  girerken çok üstünkörü bir aranma. Çantalarımıza iki yerde söyle bir bakıyorlar. İçini ben açıyorum herkesinkine de öyle baksın diye. Zorla  yani. (Brüksel’de bir halk festivaline katılmıştım. O kadar ciddi bir arama vardı ki mesela içeriye çanta almıyorlardı. Herkes çantasızdı. Kesinlikle bira ile içeri almıyorlardı) Bütün bunları düşününce ve o kalabalığın içinde haliyle yine bir ürküyorum. Neden acaba eşeğimizi daha sağlam kazığa bağlamıyoruz? Biraz daha ciddi güvenlik önlemleri alınsa daha iyi olmaz mı, diye.  Ama biz hep böyleyiz diyorum içimden. Hep geç kalırız.  İşte bu yüzden şimdi canhıraş mitinge koşturuyoruz.  Benim gibi ilk defa siyasi bir mitinge koşturarak gelenler vardır eminim. Onun için bu  kalabalık.   Bıçak kemiğe dayandığında  koştur.  Öyle olmuyor işte. Her şey zamanında.   Yine de hiçbir şey için geç değildir diyerek coşkulu kalabalığa biz de coşku ile karışıyoruz.  Daha iyi bir Türkiye için. Daha iyi bir gelecek için. Buradayız çünkü. Burada yaşıyoruz. Hepimiz. Hep birlikte.
Bu arada  bu güne dair sosyal medyada yüzlerce fotoğraf gördüm.  Ben de bir şeyler çektim bu günün anısına.  Ama instagramda bir arkadaşımın çektiğine bayıldım. Sanki bu günü tek bir karede anlatmıştı. Güneşin kızıllığına bütün umutlar toplanmıştı. Hem dinleyenlerin hem vaat edenlerin söylemlerinin karıştığı gittikçe kabaran umutlar gökyüzünü kaplamış gibiydi.
 Güzel şeyler olacak diyordu sanki . Hadi hayırlısı artık .
fotoğraf: Hanife Fişek 


14 Haziran 2018 Perşembe

Geçenlerde Erendiz Atasü'yü Dinledim.



ERENDİZ ATASÜ'YÜ DİNLEDİM.

Erendiz  Atasü‘yü dinlemeye gittim  geçtiğimiz cumartesi. Bu sıcakta. Kendim için faydalı bir şey yapayım diyerek. Baktım, İzmir Belediyesi de bizler için güzel şeyler yapmış.  Söylemek ve takdir etmek lazım.  Eski Konak sineması çok güzel bir kültür merkezi olmuş. Nazım Hikmet Kültür Merkezi. Söyleşi burada oldu.
Erendiz  Hanım  yorgun vücudu  ve  tam tersi pırıl pırıl genç dimağı ile sahneye çıkınca bir alkış koptu haliyle. Yıllardan beri yazan, yazdıklarını okutan güzel yorgun kadın. Hepimizden,  burada onu alkışlayanların hayatından hep bir şeyler anlatmış. Kadına dair.  Kadın mücadelesine bir şeyler katmış… Tabii ki alkışlanacak…
Söze şöyle başladı:  Gençliğinizin kıymetini bilin. Evet aslında bu kadar klişe bir cümlenin  bütün gençliğini yazarak üreterek geçirmiş biri tarafından söylenmesi nasıl da bizi sarıp sarmalayan bir etki yarattı. Keyifle dinlemeye başladık neler anlatacak diye.
Bir yazar için imgelerin gerekliliğinden ve öneminden bahsetti önce. Bu imgelem gücünün bazı insanlarda çok güçlü olduğunu ama okuyarak, düşünerek ve hissederek de bu gücün arttığını. Yazmanın insanın hayatına berraklık kazandıran bir olay olduğunu vurguladı. Evet, gerçekten öyle. Aslında kendi kendimize bile olsa yazmak, bir şeyler karalamakla ve dediği gibi düşündüklerimiz berraklık kazandıkça sanki daha mı iyimser oluyoruz diye de düşünmüşümdür hep.  Yani yazmak herkese iyi gelen bir şey.   Erendiz  Hanım sadece  yazmıyor  aynı zamanda  o bir  yazar. (biliyorsunuz yazmak ve yazar olmak farklı şeyler) Yazdıklarını kitleler okuyor. Türkiye kadın edebiyatının yapı taşlarından birisi. Bu konumundan dolayı Virginia Woolf,’un  önce evin meleğini öldürmek  gerekliliği” sözüne atıfta bulunarak  anlatmaya başladı.  Kendisinin de yıllardan beri ataerkil düzeni yıkmak için kaleme sarıldığını ve bir kadının evlilik, kadınlık, annelik kıskacını aşması gerektiğine inandığını anlattı. Tabii ki bu kıskacı aşmak için sadece kadının bilinci değil kadına destek veren erkekler ve bu yönde eğitilmiş bir toplum gerekli bence.  Ataerkil toplumun kadınları için Erendiz Hanım’ın üç S kuralı varmış. Sessiz, Sabırlı, Silik…  Bizim sessiz sabırlı silik meleklerimiz. Kadınlarımız.  Dinleyiciler olarak hepimizin yüzüne hüzünlü bir gülümse yayıldı bu üç S kuralını duyunca.  İşte dedi, kadın edebiyatı bu parçalanmış kadınlığın bütünlenme çabasıdır.  Çok haklı. Bu kadar çok parçalanmışlık, bu kadar çok yok olmuşluk ve bu kadar çok sessizlik olmasaydı kadın edebiyatı diye bir şey olmazdı bence de…
Eril dünya çağlayanlar gibi dolup dolup taşarken ve biteviye akarken Erendiz  Atasü  öyküleriyle romanlarıyla  bu akışa hep bir taş koymaya veya setler çekmeye çabalamış ve başarmış biri. İspatı okurları. Salondakiler nasıl da heyecanla anlattılar kitaplarının hayatlarına nasıl dokunduğunu. Öykülerinden paragraflar okudular.  Çok keyifli bir toplantıydı. Bu toplantıyı düzenleyen arkadaşlara teşekkür etmeliyim.   Ayrıca face ve instagram sayfasında gördüğüm bu güzel fotoğrafı Deniz  Arık Binbay’ın izni ile buraya koyuyorum.  Erendiz Hanımın o coşku dolu, samimi ve mütevazi yüz ifadesi, güzel edebiyatın insandaki yansıması gibi geldi bana. Uçu isimli öykü kitabını severek okumuştum bir zamanlar.  Tekrar okuyacağım. Toplantıda bahsedilen diğer güzel kitaplarını da…  
                                          fotoğraf Deniz Arık Binbay tarafından çekilmiştir.

Toplantıda okurları tarafından beğeni ile bahsedilen eserlerinden aklımda kalanlar: Taş Üstünde Gül Oyması  (öykü ),  Dağın Öteki Yüzü (Roman), İmgelerin İzi (deneme), Kadınlar da Vardır (öykü), Gençliğin O Yakıcı Mevsimi(roman), Güneş Saygılı'nın Gerçek Yaşamı (Roman) 
İyi ki varsınız Sayın Erendiz Atasü…
                                                                                                        Feride Cihan Göktan 
                                                                                                                     haziran/2018