Feci'nin Blogu

29 Aralık 2018 Cumartesi

Daha… Daha… Bir Daha… Hoş geldin 2019



                                     Daha… Daha… Bir Daha…
                                         Hoş geldin  2019

Yeni bir yıla daha giriyoruz. Daha… Daha… Bir Daha…  Bu yıla kadar her yıl yeni bir yıla daha girdik. daha… bir daha  Bu kadar biteviye bir kelimenin böyle köhneleşmiş ve kötüleşmiş bir dünyada hâla  bir heyecan yaratıyor olmasının sebebi insanoğlunun o muhteşem iç sevinci. Bitmek tükenmek bilmeyen yaşama içgüdüsü. Her şeye rağmen gördüğümüz şahit olduğumuz bu kadar kötülüğe, savaşlara, katliamlara ve her yılın daha da kötüye gittiğini bilmemize rağmen yine de her şey daha güzel olacak inancı.  O çocuk yanımız. Umut etme becerimiz.  2019’a girerken  vitrinlere bakın.  Parıltılı payetli elbiselerle dolu. Şıkır şıkır. Sanki dünya sevinçle dönüyor zannedersiniz bu vitrinleri görünce. 2019 payet modası. Pırıl pırıl  elbiseler ve pırıl pırıl bakışlar... Oysa ne kadar soluk ve  donuk  yaşadığımız dünya. Savaşlar, yoksulluk, göçler, katliamlar, kayıplar, eşitsizlik ve parıltılı vitrinlere  hayranlıkla bakan 2018 insanları.  
Her şeye rağmen gülümsememize, yeni bir yıla yine de umutla bakmamıza neden olan, bu çocuksu sevincimizin yanı sıra muhteşem direnme gücümüz bence. Aslına bakarsanız o derinlerdeki hani neden olduğunu anlayamadığımız yaşam sevinci, her şeye rağmen parıltılı bakışlarımız belki de direnme gücü ve  üstesinden gelme duygusunun ta kendisidir.
Yeni bir yıla daha giriyoruz. Umutla ve direnerek…
Pembe gözlüklerinizi takın. Parıltılı payetli elbiselerinizi giyin. Ama tabii ki kılıçlarınızı da kuşanın. Direnin.
Direnmek umuttur aslında. Kötülüğe, eşitsizliğe, sevgisizliğe direnme vakti.
Hoş geldin 2019…
Yeni yılınızı kutluyorum. Dünya daha güzel olacak…Güzel şeyler göreceğiz.

                                                                                                         Feride Cihan  Göktan
                                                                                                   2018’in sonu.. (iki gün önce)

2 Aralık 2018 Pazar

Dr.Yavuz Dizdar'a cevabımdır.


                                                             Dr. Yavuz Dizdar’a cevabımdır:
 Doktor Yavuz Dizdar yeni kitabının tanıtımı için bir basın toplantısı yapmış ve tuhaf açıklamalarda bulunmuş. Tekrar ediyorum kitabını piyasaya tanıtım için oldukça tuhaf açıklamalarda bulunmuş. Tuhaf olduğu kadar da abes açıklamalar.
"Hasta olmayın ama hasta olursanız da tıbba çok fazla güvenmeyin. Doktorlar aşırı derecede paraya meftun olmuşlar, bağlanmışlar"
Bunu bir doktor hem da bu mesleğe yıllarını vermiş bir doktor söylüyor. “Tıbba güvenmeyin ve doktorlar vicdansız olmuşlar. Paraya meftunlar” diyor. Bu lafları sistemdeki çarpıklıklar nedeniyle hastasına çare bulamamış gariban bir hasta söylese anlayacağım. Ona gerçeğin öyle olmadığını anlatmaya çalışacağım. Çünkü hasta ve hasta sahibi sistemin içinde değil.  O sadece doktoru görüyor muhatap olarak. İyi de bunu söyleyen bir doktor. Bu işin içindeki biri. Ne demek doktorların çoğu vicdansız? Ne demek tıp sektörünün temsilcileri seksen yıldır yatmış, sadece teknoloji gelişiyor, tıp değil. Yok efendim, eskiden hastalara muayenehane hekimleri haftada bir gün parasız bakarmış da şimdi böyle bir şey olmuyormuş… Hepsi deli saçması. Yok, aslında deli saçması değil bir kitap tanıtımı için doktorluğu, doktorları ve koskocaman tıp bilimini ayaklar altına almak. Etik kuralları yerle bir etmek.  Doktor bey vicdandan bahsetmiş devamlı. Doktorların çoğunun vicdansız olduğundan. Ben bu doktor beye ne diyeyim şimdi?
Benim cefakâr doktor arkadaşlarım. Yıllarını sabahtan akşama akşamdan sabaha bu mesleğe adamış, insanların en mahrem anlarının sırdaşı, en korunmasız anlarının yardımcısı olmuş. Hayat ile ölüm arasındaki o ince çizgide hastası için mücadele vermiş benim cefakâr arkadaşlarım. Performans ve prim sisteminin içine sıkıştırılarak günde 100 hastaya bakmaya zorlanan gecesi gündüzüne karışmış arkadaşlarım. Acil servislerin başvuran tüm hastaları bakmak zorunluluğu getirildiği bir ortamda gerçek acile zaman ayırmakta zorlanan,  tekmeli tokatlı acil koridorlarda bir şeyler yapmak için çırpınan arkadaşlarım. Sabaha kadar uykusuz nöbetlerinin, sayısız mesai dışı çalışmalarının ve zorlu mesailerinin, en uzun eğitim yıllarının karşılığı olarak emekli maaşları hiç kimsenin inanmayacağı kadar az olan hakkı hep yenmiş benim kadri bilinmeyen arkadaşlarım. Şimdi kalkmış içinizden biri size vicdansızsınız diyor, bunlara güvenilmez diyor, parasız hasta bakmıyorlar, gözlerini para bürümüş diyor. İçimizden biri diyor bunları. İçimizden birileri vicdansız, kadir bilmez, gözünü para bürümüş olabilir. Doğrudur.  Bakın mesela Dr.Yavuz Dizdar kitabının tanıtımında ticari kaygılarla bütün bir hekim camiasını suçluyor.
Yavuz Bey, keşke çıksanız da ben böyle demedim, gazeteciler çarpıtmışlar deseniz. Ya da en azından özür dileseniz hepimizden. Belki o zaman kitabınızın yolu açık olur. Yok vazgeçtim bu dileğimden. Sevgili arkadaşlarımdan tepki aldım nasıl yani bir de kitaba yol mu veriyorsun dediler. ve haklılar...Özür dileseniz bile bu haksızca söylemler nedeni ile kitabın yolu açık olamaz zaten.

                                                                                                       Feride Cihan Göktan



Dr. Yavuz Dizdar’ın açıklamaları aşağıdadır.
https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-yavuz-dizdardan-doktorlarla-ilgili-sok-tespit-doktorlar-vicdanlarini-kaybetti-11-681-79443.html