Hasta
olurken bize mi sordun?
Bütün bunları neden yazıyorum? Dün gece bir arkadaşımın başına gelenlerden sonra… Ya olacak iş değil. Nefes darlığı nedeni ile özel bir hastanenin aciline başvurmuş 37 yaşında genç bir adama Pulmoner Emboli (akciğere pıhtı atılması) ön tanısı konuyor (bu arada belki de enfarktüs de egeçiriyor olabilir) ve bu hastayı yolluyorlar. Nereye? Hasta nereyi istiyorsa gitsin diyerek. Kulaklarıma inanamadım duyunca. “yani doktor bey diyorum, siz ciddi misiniz, bu hastayı hastaneden kovalamakla?” öyle ya… bu “çok ciddi” ön tanıyı yazmışsın ve sonra istediğin yere git diyorsun saat gecenin 12 si… Telefonda bana kem küm ediyor. Doktor Bey ne yapsın, sistem böyle. Onun elinde bir şey yok. Çünkü acil gelen güvencesiz hastayı alıp parasız tedavi etmek zorunda. Para isteyemez. Kanun böyle. İnsanlar para teklif etse bile alamaz çünkü sonra şikâyet olabilir. Bu nedenlerle hastayı hiç kendisine gelmemiş gibi kovuyor hastaneden. “git ne halin varsa gör. Hasta olurken bize mi sordun?” Bu da bir politikadır. Hatta ölebilirsin de…
Bu ülkede şiddet neden oluyor, neden Allah’ın her günü sağlık
personeli tartaklanıyor, dövülüyor veya öldürülüyor? Neden biliyor musunuz:
suskunluktan. Hiçbir şey söyleyememekten. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmaktan.
Herkesin başını kuma gömmesinden. Her
zaman söylerim bir yerde sessizlik suskunluk
var ve hiçbir şeye itiraz yoksa bu durum aslında içinde korkunç bir tepkiyi ve
şiddeti barındırır. Patlar. Bu ülkede en kolay dövülecek insan grubu doktorlar.
Savunmasız. Ağzını burnunu kır, al intikamını… Rahatla… Reformlarla gelen
sağlıkta dönüşüm hizmetlerinin hemen her gün şiddete dönüşmesi bu sistemde o
kadar olası ki. Hiçbir hakkını arayamayan, derdini anlatamayan, hep kurallara
uymuş suskun bir toplumun fertleri bıçak kemiğe dayandığında haliyle şiddet
üretecek. Ne yapsın. O zannediyor ki doktor suçlu. Hemşire ilgilenmiyor. Sekreter işini
yapmıyor. Hey yavrum hey… Doktorun ne suçu var? Sen olayları görmüyorsan, neden
böyle diye sormuyorsan o ne yapsın tek başına?
Bütün bunları neden yazıyorum? Dün gece bir arkadaşımın başına gelenlerden sonra… Ya olacak iş değil. Nefes darlığı nedeni ile özel bir hastanenin aciline başvurmuş 37 yaşında genç bir adama Pulmoner Emboli (akciğere pıhtı atılması) ön tanısı konuyor (bu arada belki de enfarktüs de egeçiriyor olabilir) ve bu hastayı yolluyorlar. Nereye? Hasta nereyi istiyorsa gitsin diyerek. Kulaklarıma inanamadım duyunca. “yani doktor bey diyorum, siz ciddi misiniz, bu hastayı hastaneden kovalamakla?” öyle ya… bu “çok ciddi” ön tanıyı yazmışsın ve sonra istediğin yere git diyorsun saat gecenin 12 si… Telefonda bana kem küm ediyor. Doktor Bey ne yapsın, sistem böyle. Onun elinde bir şey yok. Çünkü acil gelen güvencesiz hastayı alıp parasız tedavi etmek zorunda. Para isteyemez. Kanun böyle. İnsanlar para teklif etse bile alamaz çünkü sonra şikâyet olabilir. Bu nedenlerle hastayı hiç kendisine gelmemiş gibi kovuyor hastaneden. “git ne halin varsa gör. Hasta olurken bize mi sordun?” Bu da bir politikadır. Hatta ölebilirsin de…
Devlet ve üniversite hastanelerinde de yatak yok. Öyle pat
diye gidemezsin. Mesela İzmir Karşıyaka’dasın.
Acilen en yakın Karşıyaka Devlet Hastanesi’ne veya Ege üniversitesi Hastanesi’ne
ulaştın diyelim. Acilde kalırsın. Çünkü yatak yok. Bütün yataklar dolu. Hadi bakalım Afyon’a veya Balıkesir’e...
Sabaha kadar 112 ile dön dur. Hasta olurken bize mi sordun politikası, burada
da geçerli. Hatta ölebilirsin de.
Hey yavrum hey… Doktora neden saldırıyorsun? Düşün neden
böyle oluyor diye, sorgula, konuş, derdini anlat… Doktorun suçu ne? O sistem ne
diyorsa onu yapıyor. O da suskun. O da öfkeli.
Eğer tartışılmaz, konuşulmaz ve eksik gedik nerede diye anlamaya
çalışılmazsa sağlıkta değişim ve dönüşüm ne yazık ki iyiye ve güzele olmayacak. Acile giden eceline gidecek.
Ya da en iyisi hiç
hasta olmamak. Başka çare yok.
Feride Cihan Göktan
Not. Kafamda bu düşüncelerle
eve gelirken sokağın başında apartman komşuma rastladım. Köşedeki veterinere
muhabbet kuşunu “acilen” getirmiş bacağı kırıldığı için. Hemen tedavi etmişler.
Komşum sevinçli. Küçücük sarı yeşil muhabbet kuşunun ne kadar da şanslı olduğunu düşünüyorum.
Yüzümde hüzün.