PISIDIA : Güller ve Göller Ülkesi …
“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” diye başlayan belirsiz bir zamana ve içerisinde prenseslerin, imparatorların ve tanrıların yaşadığı bir ülkeye ve kentlerine gittim. PISIDIA (Pisidya) Bölgesi ve Pisidia kentleri. Tahminen M.Ö 5000 yıllarından beri süregelen bir zaman dilimi içinde gezinerek.
Evvel
zaman ülkesi Pisidia, şimdinin Burdur/Isparta/Konya yöresi. Yeşil ile mavinin, göl
ile gökyüzünün, bulutlar ile dağların, geçmişle geleceğin birbirine karıştığı o
belirsiz sınırlarda üç gün boyunca dolaşmak…😍
Sagalassos kocaman uçsuz bucaksız şimdinin metropolüne benzer bir antik şehir. Çarşısı, tiyatrosu, meclis binası, hamamı, kütüphanesi, mezarlıkları, patika yolları ile ulaşılamayacak bir zamanın berisinde kalmış hayalet bir şehir. Şehrin duvarlarından fışkıran ve parke taşlarından fırlayan minicik rengârenk çiçekler 🌼burasının gerçek sahiplerinin ruhlarıdır kim bilir? Bizler de bu nedenle Sagalassos’ u incitmeden nefeslerimizi tutarak, şaşkınlık ve hayranlıkla gezmeye çalıştık. Bizim gibi dolaşanlardan birinin yüksek sesle ve heyecanla çeşmeye bakın, Roma’daki Aşk Çeşmesi’ne beş basar, dediğini duydum. Geçmişi yarıştırmak. Roma’daki Aşk Çeşmesi’nin buradaki Antoninler Çeşmesi’nden 1500 yıl sonra yapılmış, dedi bir arkadaşım. Geçmişi de yarıştırırsak evet Sagalassos inanılmaz gerçekten.
Pisidia’nın
başka bir kazı kenti Antiokheia. Tanrılarla imparatorların yarıştığı zamanlar
ve kentler. Burada da İmparator Augustus Tapınağı var. Tek kelime ile muhteşem.
Bu toprakların tarihi zenginliği hep
süregelmiş. Milattan önce ve sonrası ile bütün zamanlar. Yunan, Helenistik Dönem, Roma Dönemi, Erken Bizans, eski Yunan, Selçuklu, Osmanlı, Hristiyanlık, Musevilik,
İslamiyet. Bu kadar zenginlik bu
bölgenin toprağına suyuna ve havasına karışmış durumda. Mesela Hz. İsa’nın müritlerinden Aziz Paulos
ilk defa bu bölgede bir sinagogda Hristiyanlığı ilan etmiş. Bu nedenle Antiokheia
kenti ve Paulos kilisesi halen Hristiyanlar için kutsal bir yer. Hemen komşu Beyşehir’deki
Eşrefoğlu Beyi Süleyman Bey Camii. 14. Yüzyılda yapılmış muhteşem ahşap
sütunları ve oymaları ile 21.Yüzyıl günümüz sanatına kafa tutan değerde bir şaheser.
Bu nedenle UNESCO Dünya Mirası koruması listesinde.
Bu bilinen zamanları bile aşan tarihsel ve sanatsal güzellikler etraflarındaki doğa da baş döndürücü. Arka arkaya sıralanmış irili ufaklı göller, göletler yolculuk oyunca gözlerinizin önünden devamlı kaymakta. Toplam 16 göl. Hepsinin farklı özellikleri ile bir “doğa güzellik yarışması” yapıyorlar sanki.
Beyşehir ve Eğirdir yüzölçümü olarak Türkiye’nin en büyük göllerinden, Salda ise en derinlerinden. Tektonik, kastik ve volkanik gibi farklılıkları var. Duru mavilikten yeşile eflatuna kadar dönen renkler. Eğirdir gölü her gördüğünüzde farklı bir renge bürünürmüş dediklerine göre. Yani ne diyeyim? Böyle güzel bir yolculuk. Görerek, duyarak ve gülleri lavantaları koklayarak.🌹 Üstelik geçmiş zamana giderek. Daha ne olsun?
Bu güzel program için Ebruli’ye ve sevgili Nezih Aytaçlar’a teşekkür ederim.🙏
Çok önemli not. Bu sevinçli yazıya hüzün karıştırmak istemedim ama söylemeden de geçmek içime sinmiyor. Son yıllardaki ölçümlere göre göller gittikçe küçülüyormuş. Bu güzellikleri gördükten sonra bu bilgi kâbus gibi. Umarım bu canlı dokuyu koruyabiliriz.