Feci'nin Blogu

13 Kasım 2022 Pazar

Bir Sergi: Gavur Mahallesi

 

Bir Sergi: Gavur Mahallesi  

Hiçbir sergiden çarpılarak çıktınız mı? Çarpılarak ve değişerek. Evet, her sergi çıkışı insan bir şeyler öğrenir, bazı farkındalıkları gelişir; dolasıyla değişir.  Zaten sanatsal faaliyetlerin amacı da budur. Ancak dün gezdiğim sergi bunun daha ötesiydi. İnsanı çarparak değiştiren. Çıkışta düşünceleriniz duygularınız lime lime olmuş ve o şaşkınlık ve çarpılmayla hemen bir yerlerde oturup kendinize format atmak ihtiyacını duyuyorsunuz. Arapsaçı olmuş duygularınızı taramak.  Ayrıca bu izlediğiniz evrensel sanatçıyı son iki güne kadar duymadığınız için de cehaletinize şaşırıyorsunuz. Gerçekten olamaz böyle şey.

Serginin adı: Gavur Mahallesi.  Sanatçı: Ahmet Güneştekin. Konusu göç ve mübadele.

Arkadaşım sergiye girerken dış cephede mermer kütüklerine sıkıştırılmış bavulları işaret ederek hüzünlü bir yüzle göç ve mübadelenin sanat için çok mümbit bir konu olduğunu söyledi. Tabii ki çok haklı. Evrensel ve hep süregelen bir felaket. İnsanlığın kara lekesi. Ölümden beter bir şey.

Şimdi size sergiyi özetliyeyim: şaşkınlık, yüzleşme, kaos, hayranlık ve utanç. İnsanlığınızdan utanmak. Bütün bu geçmişin sorumluluğunu hissetmek.

Bir tekne ve içi valizlerle dolu. Tıka basa eskimiş, çilekeş, özlem dolu valizler. Öyle üst üste rasgele atılmış. Tekne kalkmak üzere veya yolda. Derinlerden gelen bir yerlerde sıkışıp kalmış bir kedi çığlığı kulaklarınızda. Bir felaket. Bir utanç gemisi. Bizler karadan bakakalıyoruz bir şeyler yapamamanın utancı ile. Seyredenlerin yüzündeki o hüzün.  

Cadde ve sokak isimleriyle dolu bir duvar var. Yolunuzu şaşıracağınız. Yüzlerce isim. Hepsi başka bir yönü başka bir yeri gösteriyor. Bu dünya karmaşasında telef olanlar, faili meçhuller,😢 kaybolanlar, terör kurbanları… Hepsinin bir hikayesi vardır, bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz. İçinizde böyle bir dünyada yaşıyor olmanın sıkıntısı.

Sıkıntı, utanç ve hüzünle dolaşırken aynen içinde bulunduğunuz ruh hali gibi iç içe geçmiş çemberler, şehirler ve ayna geliyor önünüze. Bu kaosun bu felaketin içinde kendinizi aynada görmek. Yüzleşmek. İnanılmaz bir enstalasyon.

Çıkışta bir de video gösterisi var: 20 kilo 20 dolar…1964’te uygulanan bir Rum tehcirinin dramatik öyküsü. İstanbul’dan sorgusuz sualsiz sadece siyasi nedenlerle ve sadece Rum olmaktan başka bir günahları olmayan binlerce Türkiyeli Rum’un yanlarında 20 dolar ve 20 kilo eşya olması şartıyla ülkeden sürülmesi. Yine valizler ve yine insanlar. Çok üzücü ve utanç verici.😢

Ayrıca renklerin muhteşem uyumu ile oluşmuş soyut büyük boy resimler. Patchwork çalışmaları, seramikle yapılmış mükemmel mitolojik figürler, heykeller, ahşaba ve taşa işlenmiş sanat. Sanatçı, geçmiş ve ne yazık ki devam eden bu insanlık eziyetini anlatırken bir yandan da renklerin inanılmaz uyumuyla yaptığı büyük boy soyut tablolarda çemberlerini kapatmamış. Umut var yani. Kapatılmayan çemberler ve tablolarının sağ üst köşesinde bir güneş figürü. Yüzünüze bir sevinç dalgası geliyor🌞bu kasvet fırtınası içinde.  

Tek kelime ile insana insan olduğunu bir tokat atarcasına hatırlatan bir sergi. Ne çekmiş bu insanlar ya? Ne çekmiş bu insanlık diyorsunuz ta içinizden koparak gelen bir sesle. Bu sergiyi kaçırmayın derim.

Gavur Mahallesi. Ahmet Gültekin.  Yer: Atlas Pavyonu. İzmir /Kültürpark. Sergi 5 Mart’a kadar açık olacak. Kaçırmayın. 


 

                                                                                                            Feride Cihan Göktan

1 Kasım 2022 Salı

Bir yaz sonu SAMOS kaçamağı

 

                                                   Bir yaz sonu SAMOS kaçamağı

Yer: Samos

   

Zaman: Ekim sonu

Samos, Hani şu Kuşadası Limanından kısacık bir zaman diliminde köpüren dalgalar ve martılar eşliğinde gidilen küçük sevimli ada. Komşumuz ada.

Ekim’in son günlerinde Samos’ta bir hafta sonu kaçamağı.🙃

Şimdi Ekim sonu yerine Kasım başı diye başlarsam bir tedirginlik bir karamsarlık olacak. Kasım. Kışın o güneşsiz karanlık kasvetli günlerinin geliyor olduğunu hatırlatacak hepimize.  Oysa Ekim sonu, diye başlarsam. O yaz artığı güneşin  solmuş da olsa tenimizde hala sıcaklığını hissetmek mümkün. Okurken bile iyi geliyor.😘

İşte böyle Ekim’in son günlerinde Samos’a gitmek de çok iyi geldi.

Bu güzel adaya gemi yaklaşırken mütevazi bir güzelliğe de yaklaşmakta olduğunuzu zaten hemen anlıyorsunuz. Gerçi 28 Ekim Samos’a yaklaşırken kıyıdaki askeri gösteri  neden olduğunu bilemediğimiz için bu mütevazi güzelliğin romantizmine bir gölge düşürmedi değil. Askerler, marşlar kasvetli gri ve koyu renkleriyle o mavi güzelliğin içinde bir karaltı gibi. Neyse ki kısa sürdü ve Samos güzel renklerine büründü hemen. (28 Ekim Yunanistan’ın 1940 yılındaki İtalyan Ültimatomunu reddetmesinin günüymüş meğerse.)

Samos’a gidenler bir araba kiralayıp adanın girdisine çıktısına girip çıkacaklar.   Daracık daracık yollarda yol sizi geri dönmenize asla müsaade etmeksizin götürüyor zaten. Yolunuz bir koya, bir köye ama hep bir güzelliğe çıkıyor. Ve bütün bu gidişlerde genelde deniz, yanı başınızda size refakat ediyor veya bazen de ansızın zınk diye karşınıza çıkıyor. Yani nereye giderseniz gidin deniz hep yanınızda. Diğer dikkat çekici şey evler. Evlerin güzelliği. Renklerinin armonisi. Çiçekler, ağaçlar, ormanlar. İnanılmaz bir doğanın ortasında kalıvermek gibi bir duygu. Hele bir yerleşim yeri var ömre bedel dediklerinden. Manolates  . Adanın kuzeyinde, kaldığımız Vathi ile Kokkari arasında harika bir dağ köyü.🌞

Göğe değen ağaçların arasından süzülerek gelen güneşin ekim pırıltılarının gözünüzü alması hissiyatı muhteşem. Yeşillik, gök mavisi ve deniz mavisi birlikte dans ediyorlar.  Seramik atölyeleri ve küçük kafeler, rengarenk saksı çiçekleri ile süslü küçük pencereli pırıl pırıl  köy evleri.  Manolates köyü gerçekten inanılmaz. Bir masal gibi.

Karlovasi ayrı bir güzellik.  Yaz sonu hüznü ısısız plajın büyüsünü  daha bir parlatıyor gibi. Sadece deniz ve dalgaları. Sessizlik. Sessizlik.

Ayrıca ünlü matematikçi filozof Pisagor yaşamış bu adada. Ünlü Pisagor teoremi. Her şeyin matematikle açıklanabileceğine inanan Pisagor bu adanın güzelliğini matematiksel olarak nasıl açıklardı acaba?

Bir hafta sonuna bu kadar güzelliği ve tarihi sığdırmak tabii ki mümkün değil. Bu yazıya da bu iki günün izlenimlerini sığdırmak da mümkün değil.

Kısaca bu ekim sonu kaçamağı çok güzel oldu. Bakın işte bugün Kasım başladı bile. Ve benim yazıya başladığım "Ekim sonu güzelliği" hala devam ediyor.

Güzel bir Kasım ayı geçsin. Güzel bir kış geçirelim.💖

 

                                                                                                            Feride Cihan Göktan

                                                                                                             31. ekim. 2022