Bugün sosyal medyada tatilcilerin
terk ettiği “boş İstanbul, hoş İstanbul”
görüntülerini görünce, çıkayım da "Boş İzmir" hadi daha popüler olsun "Boş Karşıyaka, Hoş Karşıyaka" görüntülerini ben de sosyal medyadan
paylaşayım dedim. Sonuçta burası da İzmir
Karşıyaka. Aklımca güzel sakin dalgaların çırpındığı sahil görüntülerini
fotoğraflayacağım. Kıyıda balık tutanların sıralandığı, bir iki sevgilinin banklarda
sarmaş dolaş oturduğu, martıların uçuştuğu, kırlangıçların durup durup yerden göğe doğru savrulduğu İzmir Karşıyaka Bostanlı
sahil şeridini. Ha bir de midyecilerin bu erken saatlerde birbirlerine seslenişlerini
duyacağımı düşünerek. Karşıyaka/Bostanlı sahili sabahın erken saatleri ve gün
batımlarında pek bir güzeldir. Son yıllarda kalabalıklaşsa da bu bayram
sessizliğini fırsat bilerek gideyim bir göreyim dedim. Ah, Ah,Ah... sonsuza kadar ah…
Bir de ne göreyim ne sahil kalmış, ne şeridi… İzmir Büyük Şehir Belediyesi, verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür
dileriz, diye ardı ardına çekmiş metalik
renkli levhaları. Sahili yok etmişler. Sahil yok. Deniz Yok. Dalgalar yok.
Balıkçılar Yok. Midyeciler yok. Sevgililer yok. Kocaman kum yığınları, taş yığınları,
geçilemez uyarıları ve yıkıntılar, devamlı yıkıntı döküntüler… Ha bir de özür
dilediklerini belirten metalik renkli kocaman panolar sıra sıra... Deniz kıyısı ama denizi
yok. Denizi çalmışlar. İzmirliler de yani biz İzmirliler ve Karşıyakalılar
öylece bakakalmışız bu denizi bizden çalmalarına neredeyse bir senedir belki de daha fazla olmuştur.
Ne istediniz o denizin kıyısından
diye, şimdi ben bu sabah oradan geçen
bir İzmir /Karşıyakalı vatandaş olarak soruyorum: Gerçekten ne istediniz? Benim
bildiğim bir problem yoktu. (bilen varsa söylesin) Yılladır sahile çıkar uzun
bir kıyı yürüyüşü yapar, bazılarımız koşar, bazılarımız oturur, balık tutar…
Öyle bir yerdi. Deniz/ kıyı/dalgalar/martılar/insanlar… Gerçekten ne istediniz?
Karşıyaka’da ve Bostanlı /Mavişehir bandında bu kadar çok problem varken (park problemi,
ulaşım problemi, pislik ve çöp problemi, pazar yeri problemi, vs. vs…) gidip de
neden denizimizi bizden çaldınız? İzmir Büyük Şehir Belediyesi, verdiği rahatsızlıktan dolayı özür diliyormuş.
Özür dilemekle bitiyor her şey nasılsa. Ama bakın o metalik levhalara neler
yazmış insanlar! Ben de bu panolara
yazılanları fotoğrafladım. RANT VAR, BETON VAR, ÇİM YOK, YALAN… Buranın halini
gören eksiğini değil kesinlikle daha fazlasını geçirir içinden.
Bütün bu üzülmüşlükle devam ettim yoluma, kaybolan deniz ve o çirkin özür dileyen metalik renkli panolar boyunca. Yasemin
Kafe geldi karşıma. O taş yığınları sonrasında eciş bücüş kenara sıkışmış gibi
kalmış o da… Zavallı bir hali var. E, olsun
dedim artık bu kadar rezillikten sonra Yasemin’de
bir kahve içip hiç olmazsa denizi karşıdan göreyim. Aaa o da ne!
Kafeye oturunca deniz görünmüyor, ayakta iken görüyorsunuz ama oturunca
görünmüyor. Şaka gibi. Bir sürpriz yapmışlar galiba. Önünü yükseltmişler hem de kubbe gibi ortadan
yükseltmişler. Yeşil çim üzerinde bir sürü çiğdem kabuğunun kağıt parçaların
olduğu bir iki tane martının dolaştığı yeşil pislenmiş bir tümsek… Yok, böyle
bir şey olamaz. Yine gözlerime
inanamıyorum. Deniz burada da yok… Deniz
gerçekten sahilde yok artık. Denizin bir
düşmanı olmalı bunu yapan. Denizler tanrısı hani mitolojide yenilmeyen o
denizler tanrısı Poseidon’u Karşıyaka’da
İzmir Büyük Şehir Belediyesi yemiş, yutmuş, yok etmiş. Denizler
Tanrısını yenmekle kalmamış denizi çalmış götürmüş. Deniz yok artık.
Gerçekten ne istediniz o güzelim
sahil şeridinden? Yürüyorduk, oturuyorduk, koşuyorduk. Denizi seyrediyorduk.
Yapmak istediğiniz nedir? Esas böyle
işler halka sorulur. Böyle işleri burada yaşayanlar bilir onlar karar verir.
Bir iki kişinin kafasından çıkmaz.
Çok rahatsızlık verdiniz gerçekten ya…
Feride
Cihan Göktan