Feci'nin Blogu

22 Ağustos 2018 Çarşamba

Karşıyaka’da artık deniz yok!


        Bugün sosyal medyada tatilcilerin terk ettiği  “boş İstanbul, hoş İstanbul” görüntülerini görünce, çıkayım da "Boş İzmir" hadi daha popüler olsun "Boş Karşıyaka, Hoş Karşıyaka"  görüntülerini ben de sosyal medyadan paylaşayım  dedim. Sonuçta burası da İzmir Karşıyaka. Aklımca güzel sakin dalgaların çırpındığı sahil görüntülerini fotoğraflayacağım. Kıyıda balık tutanların sıralandığı, bir iki sevgilinin banklarda sarmaş dolaş oturduğu, martıların uçuştuğu, kırlangıçların durup durup  yerden göğe doğru savrulduğu İzmir Karşıyaka Bostanlı sahil şeridini. Ha bir de midyecilerin bu erken saatlerde birbirlerine seslenişlerini duyacağımı düşünerek. Karşıyaka/Bostanlı sahili sabahın erken saatleri ve gün batımlarında pek bir güzeldir. Son yıllarda kalabalıklaşsa da bu bayram sessizliğini fırsat bilerek gideyim bir göreyim dedim. Ah, Ah,Ah... sonsuza kadar ah… Bir de ne göreyim ne sahil kalmış, ne şeridi… İzmir Büyük Şehir Belediyesi,  verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz,  diye ardı ardına çekmiş metalik renkli levhaları. Sahili yok etmişler. Sahil yok. Deniz Yok. Dalgalar yok. Balıkçılar Yok. Midyeciler yok. Sevgililer yok. Kocaman kum yığınları, taş yığınları, geçilemez uyarıları ve yıkıntılar, devamlı yıkıntı döküntüler… Ha bir de özür dilediklerini belirten metalik renkli kocaman panolar sıra sıra... Deniz kıyısı ama denizi yok. Denizi çalmışlar. İzmirliler de yani biz İzmirliler ve Karşıyakalılar öylece bakakalmışız bu denizi bizden çalmalarına neredeyse bir senedir belki de daha fazla olmuştur.




Ne istediniz o denizin kıyısından diye,  şimdi ben bu sabah oradan geçen bir İzmir /Karşıyakalı vatandaş olarak soruyorum: Gerçekten ne istediniz? Benim bildiğim bir problem yoktu. (bilen varsa söylesin) Yılladır sahile çıkar uzun bir kıyı yürüyüşü yapar, bazılarımız koşar, bazılarımız oturur, balık tutar… Öyle bir yerdi. Deniz/ kıyı/dalgalar/martılar/insanlar… Gerçekten ne istediniz? Karşıyaka’da ve Bostanlı /Mavişehir bandında bu kadar çok problem varken (park problemi, ulaşım problemi, pislik ve çöp problemi, pazar yeri problemi, vs. vs…) gidip de neden denizimizi bizden çaldınız? İzmir Büyük Şehir Belediyesi,  verdiği rahatsızlıktan dolayı özür diliyormuş. Özür dilemekle bitiyor her şey nasılsa. Ama bakın o metalik levhalara neler yazmış insanlar!  Ben de bu panolara yazılanları fotoğrafladım. RANT VAR, BETON VAR, ÇİM YOK, YALAN… Buranın halini gören  eksiğini değil  kesinlikle daha fazlasını geçirir içinden.
Bütün bu üzülmüşlükle devam ettim yoluma, kaybolan deniz ve o çirkin özür dileyen metalik renkli panolar boyunca. Yasemin Kafe geldi karşıma. O taş yığınları sonrasında eciş bücüş kenara sıkışmış gibi kalmış o da… Zavallı bir hali var.  E, olsun dedim artık bu kadar rezillikten sonra  Yasemin’de bir kahve içip hiç olmazsa denizi karşıdan göreyim. Aaa  o da ne!  Kafeye oturunca deniz görünmüyor, ayakta iken görüyorsunuz ama oturunca görünmüyor. Şaka gibi. Bir sürpriz yapmışlar galiba.  Önünü yükseltmişler hem de kubbe gibi ortadan yükseltmişler. Yeşil çim üzerinde bir sürü çiğdem kabuğunun kağıt parçaların olduğu bir iki tane martının dolaştığı yeşil pislenmiş bir tümsek… Yok, böyle bir şey olamaz.  Yine gözlerime inanamıyorum.  Deniz burada da yok… Deniz gerçekten sahilde yok artık.  Denizin bir düşmanı olmalı bunu yapan. Denizler tanrısı hani mitolojide yenilmeyen o denizler tanrısı Poseidon’u   Karşıyaka’da  İzmir Büyük Şehir Belediyesi yemiş, yutmuş, yok etmiş. Denizler Tanrısını yenmekle kalmamış denizi çalmış götürmüş. Deniz yok artık.
Gerçekten ne istediniz o güzelim sahil şeridinden? Yürüyorduk, oturuyorduk, koşuyorduk. Denizi seyrediyorduk. Yapmak istediğiniz nedir?  Esas böyle işler halka sorulur. Böyle işleri burada yaşayanlar bilir onlar karar verir. Bir iki kişinin kafasından çıkmaz.
 Çok rahatsızlık verdiniz gerçekten ya…
                                                                                                      Feride Cihan Göktan

7 Ağustos 2018 Salı

Bir Karikatür/ Bir Gözyaşı


                                   
                                                   Bir karikatür / Bir  gözyaşı


Dr. Barış Baklan'ın çizip hazırladığı  Gaga Mizah dergisinin bir karakteri olan  Fe-ci  Karga balonuna bu sefer, bir doktor bir doktora gel beraber dayak yiyelim ölmez sağ kalırsak gider hasta bakarız demiş, diye yazdım. Genç hekim arkadaşlarımdan biri  instagram hesabıma yorum olarak, şakası bile kötü, çok saçma diye yazmış. Anladım ki çok kırılmış ve üzülmüş bütün bu olup bitenler için. Bu konuya mizah yolu ile vurgu yapılmasını kaldıramayacak şekilde incinmiş. Öyle değil midir? Çok değer verdiğiniz  bir kişi veya bir durum için yapılmış onun değerini zedeleyen  söylemler  incitir insanı. Siz de o değerin içindesinizdir çünkü. Bütün bunları düşünerek  ve bu kızgınlığına hak vererek  ona  cevap olarak söyle  yazdım:  Farkındalığı arttırmak için yazdım böyle. Mizah yolu ile utandırmak için.(bu konuda o kadar çok karikatür var ki) Üstelik saçma  değil. Her gün olan bir şey. Bir gerçek. Doktorlar hastaları için uğraşırken  ne yazık ki onlardan tekme tokat yiyorlar hatta canları ile ödüyorlar, dedim.  
-Hocam, halkımız çok cahil. Böyle bir karikatür yazısını anlamaz onlar. Daha çok dayak yiyeceğiz bu gidişle, diye cevap yazmış bana.
Halkımız cahil… Bu laf pelesenk olmuş dilimize. E peki  bu sağlıkçılara şiddet, bu acil servis  terörü, neredeyse her gün  bir doktora,  bir  hemşireye  darp,  neden eskiden  mesela  20 sene önce yoktu?  Doğu'nun en ücra yerlerinde çalıştık. Hep saygılı, doktorunu seven, yere göğe koymayan  bir halkımız vardı. O zaman çok mu okumuştu da sonra cahil oldu bu halk. Hayır hiç öyle şey olur mu? Faktör sadece cehalet değil. Bir mesleğin itibarsızlaştırılması. Şimdi şunu  söyleyecekler: Ne yani bulunmaz Hint kumaşı mısınız? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Ne farkınız var diğer kamu görevlilerinden? "Doktor efendi, doktor efendi devri bitmiştir” “Mecburi hizmete gidenleri  ağaca bağlayın kaçmasınlar.”  Bütün bunları duyar gibiyim, hepsini tek tek duydum da zaten. Hatta  Kenan Evren'in askerden daha fazla para alıyorlar diyerek sağlık yasasını dondurduğunu herkes biliyor. Hah, işte şimdi böyle olur. Kavga, kıyamet, tekme, tokat. Yakında doktor bulamayacak kimse.  O zaman artık gazeteci Nil Hanım düşünür ki bu mesleğin sahipleri öyle aşağılanıp değersizleştirilemez. Mesela  bu ülke insanları  sadece yarım saat sağlık hizmetlerinden mahrum kalsa ne olur? Sadece yarım saat hatta bunu 15 dakikaya da çekebilirsiniz? Bir kalp krizi, bir damar yaralanması,bir şeker koması (saymakla bitmez). Hayat ve ölüm arasındaki saniyelerde olup biter. İşte bir sağlık çalışanı, doktorlar ve hemşireler,  bu saniyeler ve dakikalar arasında sizin yanınızdaki insanlardır. Hayatınız ve ölümünüz arasında sizi hayata döndürmek için yanınızda olan insanlardır. Başka hiçbir meslek dalı anlara sıkıştırılamaz hizmet için. Bu işi yapmak için bir kere çok çalışkan olmak, çok azimli olmak ve daha da önemlisi çok insan sevgisi gerekir. Başka türlü olmaz. Bir ülkenin emekli doktoru emekli bir bürokratın  aldığının üçte birinden bile az alıyorsa zaten  orada durup düşüneceksin. Bir emekli doktorun aldığı maaşa kimse inanmıyor bu ülkede. (bu konuda veri topluyorum ayrıca yazacağım bu inanılmaz rakamları) İşte  itibarsızlaştırma ve aşağılamanın objektif kriterleri bunlar… E sonra tabii ki önüne gelen konuşur,hakaret eder, mesela gazeteci Nil Hanım’a kadar gelir bir doktor aleyhinde konuşmak. Bu uzun  süredir devam eden bir değersizleştirme politikası. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz zaten görmeye de başladık.  Oysa bu ülke bizim ve sağlıklı bir topluma ihtiyacımız var. Ne yazık ki geldiğimiz sonuç  bu. Bir doktoru dövmekle, hastaya uzanan o kutsal  eli kırmakla asla sağlığımıza kavuşamayız.
Sevgili doktor arkadaşım, Fe-Ci Karganın balonunda yazılana tepki gösterirken derin acısını saklayamayan arkadaşım, haklısın, doktorlar dayak hak etmiyorlar. Bu toplum da eminim bunun fakına varacak. İnşallah geç olmadan ve büyük bedeller ödemeden olur bu fark ediş.
Sağlıklı günler diliyorum.


https://www.facebook.com/search/top/?q=gagamizah%20mizahhttps://www.facebook.com/search/top/?q=gagamizah%20mizah