Kasırgayı Beklerken
İki günden beri
gözlerimi yapraklara diktim. Bütün dikkatimle bakıyorum. Kımıldıyorlar mı diye?
Hayır. Kıpırtısız ve sessiz öylece duruyor koca koca ağaçların yaprakları.
Tuhaf bir sessizlik var. Dün gece de öyleydi balkon. Bu sabah da. O kadar sessiz ki ortalık üst
kat komşumun konuşmalarını duyuyor gibiyim. Sanki şehrin sesi emilip bir
yerlere gitti. Hiç olmazsa bir matkap
sesi duysam dedim valla. Bunu bile
dedim. Bak mesela şimdi sadece yazdığım harflerin tuş seslerini duyuyorum başka
hiçbir ses yok. Fırtına gelecek bence…
Karşımdaki apartmana
112 geldi. Hiç sirensiz filan. Merakla baktım hangi balkonda hareket var, hangi
perde açık diye. Hiçbir hareket yok apartman taş gibi cansız öyle duruyor. Karşımdaki
apartman hep taş gibi zaten. Hiç kimseyi
görmem bilmem tanımam. Biraz sonra saçı
başı dağınık genç bir kız 112 görevlileri ile birlikte çıktı ve ambulansa
bindi. Delirmişti herhalde. Apartman
katlarına tekrar göz gezdirdim balkonda pencerede bir hareket var mı diye… Tık
yok. 112 gitti.
Karşı kaldırımdaki bir
arabanın altından incecikten bir kedi miyavlaması geliyor. Normalde bu ince
sesi duymaya imkân yok bu saatte. Şimdi duyuluyor. İki genç kız arabanın altına
eğilip kediciği dışarıya davet ediyorlar bıkmadan usanmadan. Yoldan geçen biri
süt verin diyor ve gidiyor. Kaçıncı katta olduğum halde duyuyorum bütün bu konuşmaları
ve kedinin çığlığını… Süte etraftaki bütün kediler geliyor ama kaportadaki kedi
bir türlü çıkmadı. İki kızcağız yarım saat uğraştılar ve gittiler. Araba hala
aşağıda duruyor ve kedi altında. İnsanlar gelip geçiyor. Bu sessizlikte kedi
çığlığını duyarak geçip gidiyorlar.
Kapı çaldı açtım. Kapı
görevlisi bir şey istiyor muyum diye soruyor. Yok dedim. Hazırlandın mı
fırtınaya diye de sordum. İki tane 5 yaşında kızı var. İkiz. Ne yapabilirim ki, dedi. Ya dedim mum al belki
ışıksız kalırız hatta apartman için de alalım merdivenlere koyarız. İyi
söylediniz benim hiç aklıma gelmedi dedi. Işıldak da olabilir, dedim. Yok, o
pahalı onu alamam şimdi. Ben mum alayım dedi. Ben de düşündüm ki bugün kendime
bir ışıldak alayım. Ona söylemedim artık. Bana ışıldak al diye… Keşke iki tane
ışıldak al biri sana biri bana deseydim.
Ama nedense söylemedim işte…
Sonra da, ya zaten bi
şey olmaz, dedi. Nereden biliyorsun dedim. Önce İtalya sonra Yunanistan onun
hızı kesilir bize gelinceye kadar. Ben
yüzüne öyle endişeli bakmışım ki arkasından hemen ilave etti. Allahın işi bilinmez ki… Belki de… Yüzünde
bin bir soru ve endişe ile merdivenleri indi sonra. Mum alacağı kesin.
Aşağı kattaki köpek
nedense çok havladı. Benim kedi koridora
işedi. Çıktım balkona tekrar gözetledim
yaprakları. Hiç hareketsiz öyle
duruyorlar. Karşı apartman taş gibi… İncecik kedi çığlığını duyuyorum.
Ve vatssup çığlığı: Şu an Midilli’de… Yönü
değişmezse Çeşme/Ovacık’tan girecekmiş.
Anaforlu
hayatlarımıza bir kasırga format atmaz inşallah… Korkarak bekliyoruz.
Feride
Cihan Göktan
29.9.2018 /cumartesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder