Aşağıda okuyacağınız yazıyı 2013 14 mart'ında Birgün Gazetesine yazmışım. Şöyle demişim, yakında cerrah, kadın doğumcu bulamayacaksınız. Hatta doktorsuz kalacaksınız. Yıl 2019 artık cerrahi, kadın doğum gibi büyük branşlar seçilmiyor. Bu gerçek oldu. Şimdi sıra doktorsuz kalmakta. Neden insanlar bu zor işi bu zor şartlar altında yapsınlar ki? 2013 yılında emekli doktor maaşları çok düşükmüş yazımda belirttiğime göre. Şimdi biraz düzeldi diye biliyorum.(emekli doktor arkadaşlara sormalı ) Sonuçta 2013'ten 2018'e pek bir şey değişmemiş. Hatta doktorlar daha da mutsuz. Hastalar mutlu olabilir mi sizce?
evet, 14.3.2013 tarihli BİRGÜN Gazetesi yazısı aşağıda.
O çocuklardan bazıları doktor oldular!
“Büyüyünce ne olacaksın?”
“Doktor…”
Bir çocuğun gözündeki en masum bakışlarıyla
ve daha ötesi öğrenilmemiş en safiyane söylediği
meslek seçimi… Bilinçsiz bir
önseziyle insan olmanın, insanca yaşamanın ve yaşatmanın arzusunu yansıtır bu
istek. Doktor olacak, insanoğlunun yaşam mücadelesinde yardım edecek, hastalıklarına çare bulacak, ölümle yaşam
arasındaki o çizgide hep hayata dair bir şeyler yapacaktır.
Çocuklar hayal ederler,
parçalanmamış, kirlenmemiş, gerçeğin o kavurucu sıcağına maruz kalmamış uzun
upuzun hayalleri vardır hep. En içten ve en insanca…
Eminim şimdi bu yazıyı okuyanların çoğunun çocukluk düşlerinden
birisiydi doktor olmak; mutlaka hepiniz doktorculuk oynamışsınızdır. Bu
arzusunu gerçekleştirenlerin, şimdilerde ona -hayallerinin peşinden koşanlar-
diyorlar, çok mutlu olmaları gerekmez mi? Kolay mı adına üniversiteye giriş sınavı
denilen kıyma biçme makinesinden en yüksek puanları almış ve tek parça olarak çıkmış
diğer eğitimlere nazaran en uzun ve en zorlusunu tamamlamış, çiçeği burnunda
bir doktor olmuştur. Kolay değil! Tıp fakültesi mezuniyetlerinde yeni
hekimlerin hayal dolu mutlu kahkahalarına, bu ülkede halen hekimlik yapanların
hüzünlü bakışları, hatta bazen zaptedemedkleri gözyaşları karışır hep. Bu
nedenle tıp fakültelerinin mezuniyetlerinde tuhaf bir burukluk vardır. Gençler ve
onlarla ne kadar övünseler az olan aileleri bile ne olduğunu pek anlayamadan
asla istedikleri gibi eğlenemezler törenlerinde. Artık yıllardır hayal
ettikleri, dünyanın en eski kutsal mesleğinin sahibi olmuşlardır. Ama sakın
şaşırmayın lütfen, altı yıllık uzun eğitimleri sonrası mezun olmuş ama diplomalarını
alamamışlardır! Hiçbir fakülteye uygulanmayan diploma yasağı tıp fakültesi
mezunlarına uygulanır. Doktordurlar ama diplomalarını alamazlar. Alamazlar
çünkü mecburi hizmetleri var! Diploma sonra
verilecek. Bilinmezlerle dolu,
gidip de dönmemenin de olduğu, mesleksel zorluklarını puanlama yöntemiyle
başarmaya çalışan bu gençler hazırlıksız yakalandıkları bir savaş gibi mücadeleye
başlamışlardır şimdi. Bazıları en başlarda telef olur tabii ki, apansız terk
ederler bu mesleği. Devam edenler çocukluk hayallerinin kirlendiğini hissetmeye
başlarlar yavaştan. Sabahlara kadar süren acil nöbetleri sırasında yorgun vücutları
öfkeli hastalarca tartaklanır bazen. Seksen beşinci hastadır, sırası gelmiştir
ama doktor sedyede acil gelen bir hastanın peşinden ameliyathaneye çıkmıştır.
Ha bir de SABİM var! “Hemen şikayet et. Doktor sana bakmadı mı? Seksen hasta
bakan doksan da bakar. Seninle nasıl
ilgilenmez! Nasıl yorulurmuş? Git hemen şikâyet et!”
Öfkeli küfürbaz hatta döven
öldüren hastalar ve yorgun, ağlamaklı mutsuz hem de çok mutsuz doktorlar… Hasta
doktor arasında olması gereken saygı ve sevginin yerini adına performans
dediğimiz ölçüp biçilebilen öfkeye şiddete dönüşebilen bir puanlama şekli almış
durumda. Doktor ne kadar çok hasta bakarsa, ne kadar çok ameliyat yaparsa, ne
kadar çok tetkik yaparsa o kadar para kazanacak. Nasıl baktığı neye baktığı, ne
yaptığı önemli değil tek önemli şey var: kaç tane yaptığı? Kocaman çocukluk
hayalleriyle başlayan bu serüvenin, o dünyanın en kutsal mesleğinin geldiği
nokta şimdilerde işte budur: kaç tane ve
ne kadar? Bir yandan da şikâyet
edilecek baskısı. Mahkeme koridorları. Tam bir cendere… Çocukluk hayalleri artık
paramparça olmuştur. Şimdi anlıyor mezuniyet törenlerinde kahkahalara karışan o
tuhaf sessizliği.
Bu kadar zorluk,
bu kadar sevgisizlik, bu kadar rakamlara sıkıştırılmışlık olduğu halde insanlar
hala bu işi yapıyorlar mı? Bu kadar olumsuzluğa rağmen devam ediyorlar mı,
hatta bu doktorlar aptal mı diye sorabilirsiniz haklı olarak. Tabi ki değiller.
Türkiye’nin en çalışkan, en akıllı çocukları bu mesleğe âşık olabilirler ama
asla aptal değiller. Kendilerince önlemlerini alıyorlar tabii ki: Türkiye’de doktorluğu belki hemen aniden
bırakmıyorlar ama yavaş yavaş bırakıyorlar. Hekimlik bu gidişle çok yakında ne
yazık ki bitiyor! Nasıl mı? Biliyorum olamaz diyorsunuz içinizden. 2013, 2012
giderek üç beş yıl öncesine kadar tıpta uzmanlık sınavı denilen TUS sonuçlarına
bir bakın. Son yıllarda istenilen uzmanlık dalları içerisinde cerrahi yok,
kadın doğum yok, dâhiliye yok, çocuk hastalıkları yok, beyin cerrahisi yok… Bir
zamanların en gözde, tıbbın en meşakkatli dolayısıyla hasta için en olmazsa olmazlarını
bir diğer deyişle hastaya dokunan belki de en gerçek doktorluğu artık hekimler
tercih etmiyorlar. Dâhiliye, çocuk, kadın doğum, cerrahi gibi ana branşlar tercih
listelerinin en son sıralarında. Çaresizlikten ve hiç istenmeden yapılıyor. Yakında
belki de hiç kimse yapmayacak. Çünkü
onlar aptal değiller! Mezuniyetinde diplomanı bile alama! Sabahlara kadar acil
nöbeti tut! Hiçbir gelecek vaat edilmeden en ücra yerlere hem mezuniyet sonrası
hem uzmanlık sonrası mecburen git! Hiç olmadık saatlerde kanamalı bir hastan
için çağrıl! Bir çocuğun ateşini düşürmek için kendi ateşli çocuğunu evde bırak
hastaneye git! Ondan sonra da sana hep kaç tane yaptın, ne kadar yaptın diye
sorsunlar ve yıllarca böyle çalışıp emekli olduğunda da eline 1800TL aylık versinler!
Düşünebiliyor musunuz? 1800 TL. Şaka gibi. Aslında gerçek bir dram tabii ki… Türkiye’de doktorluk bitiyor!
Evet, en yeni teknolojiyle en
gelişmiş cihazlara sahip donanımlı beş yıldızlı otel kıvamında hastanelerimiz
olabilir, bütün tetkikleriniz çabucak yapılabilir, bedeninizin en ücra
köşelerini çok kesitli cihazlar veya endoskoplar gösterebilir ama size dokunacak,
kanamanızı durduracak, tıkanmış bağırsaklarınızı açacak, yoğun bakımlarda yaşam
ölüm mücadelesi verirken sabahlara kadar sizinle birlikte mücadele verecek
doktorlar olmayacak artık!
14 mart Tıp
Bayramı kutlu olsun…
Feride
Cihan Göktan
mart
/2013
O çocuklardan bazıları doktor oldular! /Olmuştular! /Artık Olmuyorlar! mart /2019
tam tamına bu kelimeleri kulanarak tama tamına aynı şeyi söyledi geçenlerde kahve içtiğimiz bir doktor arkadaş..doğru tabii...bu zorlu mesleği değeri bilinmedikten sonra niye seçsin insanlar..Allah sonumuzu hayır etsin...Suriyeli doktorlara gideriz artık bu gidişle...off ki ne offf...
YanıtlaSiliyi ki anlayan durumu kavrayanlar var. umut dediğimiz şey bence bu...
YanıtlaSil