Güneşe Denize Ağaca Bakmayan Çocuklar
Lütfen
bu başlığı unutmayın!
Bostanlı Karşıyaka tramvayı. İçeride çoluk çocuk, genç, yaşlı… Kısa
süreliğine hep birlikte güzel bir yolculuk yapıyoruz. Klima çalışıyor. Çok bir
kalabalık da yok. Herkesin keyfi yerinde yani…
Hatta müzik yapan bir genç, hüzünlü aşk şarkıları söylüyor. Ben de
ayaktayım iki durak sonra ineceğim telaşıyla. Hemen karşımda güzel ve bakımlı
bir çocuk bebek arabasına kurulmuş. Muhtemelen 3,5- 4 yaşlarında. Annesi onu
camın yanına yerleştirmiş ki dışarısını görsün diye. Kendisi de ayakta arkasında duruyor. Hemen
bebek arabasının yanında da konuşmalarından anladığım bir arkadaşı
oturuyor. Ben de onlara bakıyorum. Çok ilginç çünkü. Çocuk elinde kocaman bir telefon tutuyor ve
küçük tombik parmakları ekranın üzerinde, gözü ekranda, ağzı hafif açık. Annesi arkasında çığlık çığlığa…
“Ardacım bak nerelerden geçiyoruz?”
Arda da hiçbir cevap yok. Hiçbir hareket de. O sadece telefonuna bakıyor. Annesi arkadaşına sesleniyor bu sefer.
“Biliyor musun ben ilk defa İzmir’i görüyorum. Ne güzel şehirmiş burası!” Kadın
heyecanlı, çocukta tık yok. Tramvay
biraz daha yol alıyor. İnenler ,binenler.
Kadın, “Aaa.. Arda’cım bak, vapura bak… Görüyor musun? Bak ilk defa vapur görüyorsun sen.” Çocuk yine hiç
oralı değil. Annesinin dediği yöne şöyle
bir bakıyor. Yine yüzünü aşağıya döndürüyor. Güzel tombik parmaklar ekranın üzerinde, kendinden geçmiş. Kendi dünyasında. Dünyayı görmüyor yani. En sonunda annesi çıldırdı, eğildi ve
telefonu kaptı elinden. Tabii ki çocuk
çığlık çığlığa…
Durum budur. Evet, durum budur. Ben öyle bakakaldım. Tramvaydan inerken Kaz
Dağları için yazan çizen koşturanların en gencinin kaç yaşında olduğunu
düşündüm ve ellerinde telefon ile
doğmuş, hiç etrafına bakmayan gözü hep
telefonda olan yeni bir neslin
bugünkü gençliğe neredeyse bir on yıl
içinde yaklaşıyor olduğunu. (danıştığım arkadaşlarımla birlikte bu akıllı telefonların bebeklerin hayatına girmesinin ortalama 5-8 yıl arasında olduğuna karar
verdik) Bu çocukların en büyüğü
şimdi 8 yaşlarında olmalı… Yani doğumdan itibaren ellerinde cep telefonu
olanlar. Bir yaşında bir çocuğun
annesini emerken çizgi film seyrettiğini gördüm ben. Tabii ki felaket bu… Neden? Çünkü biliş ileri
zihinsel süreçleri içerir. Psikomotor gelişimin ve zekanın önemli bir
komponenti de doğaya ilişkin kapasitesidir.Yani yaşayan canlıları çevreyi ve
doğayı dokunarak, görerek ve koklayarak tanıma, onları belli karakteristik
özelliklerine göre sınıflandırma ve diğerlerinden ayırt etme yeteneğidir. Oysa
şimdilerde aya, güneşe, denize,vapura
bakmayan çocuklar var.😢 Bunların mı çevre bilinci gelişecek? Bunlar mı daha
güzel bir dünyayı düşünecek? Çok üzücü çok…
Tramvaydan inince doğru deniz kenarına gittim.
Gözümü diktim denize. Dalgalar birbiri ardına kayaların üzerinde köpüklerini
bırakarak parçalanırken martılar süzülüp süzülüp pikeye geçiyorlar ve tekrar
yükseliyorlardı.Dalgaların hışırtısı ve güneşin kızıllığına karışmış
alabildiğince mavi. Ayy, dedim kendi kendime, çok şükür ki denize, dalgalara,
martılara bakmasını biliyorum.İçimde büyüttüğüm bu çocuk sevinciydi Arda
gibilerde olmayacak olan.
Güneşe Denize Ağaca Bakmayan Çocuklar… Bu dünyaya
yabancı. Tabii ki dünya da onlara
yabancı olacak.
Feride Cihan Göktan
Ağustos/ 2019