korona günlükleri 61
Ortalık toz duman. Etrafımdaki herkes öyle. Bi bıkkınlık bi umutsuzluk.😷 Artık bu kovid ne zaman bitecek diye bile sormuyoruz, hocam. Kabullendik ve sadece “öyle ruh gibi” işe gelip gidiyoruz, dedi güzel sekreterimiz. Nasıl ruh gibi, dedim. Yani işte öylesine gidip geliyorum, akışa bıraktım her şeyi. Diğer sekreter arkadaş en mutsuz yüz ifadesini takınarak başıyla onayladı. Akış. Şu meşhur kelime hayata dair. Akıştayız. Elimizde ne kürek var ne kayık.😥 Öylece gidiyoruz. Zamanın akışkanlığında sürüklenerek gidiyoruz. Gidebileceğimiz kadar. Gittiğimiz yere kadar gitmek.🚶♂️
Etrafta sesler. Herkes
bir şeyler söylüyor. Kim doğru söylüyor? Gerçek nedir? Yalan dolan kol geziyor.
Gerçek ötesi zamanlarda yaşıyoruz diyorlar. Gerçeği bulduk da şimdi gerçek
ötesine geçmişiz. Tek şükrettiğimiz şey sağlığımız. Onun da bir garantisi yok.
Yüzde yetmiş aşılandı ama şu an etrafımızdaki herkes hasta. Tamam. Güzel. Grip
gibi geçecek. Ama bunun da garantisi yok. Çünkü yoğun bakıma düşenler ve
ölenler var. Onların bağışıklık sistemi zayıflamıştır. Bağışıklık sistemi. Bu sistem vücudumuzun askerleri. Yeteri kadar
bakımlı ve sağlıklı ve kuvvetli olması gereken askerlerimiz. İyi de bu kadar
kaygılıyken, bu kadar akıştayken, neredeyse gülmesini, konuşmasını unutmuşken
bu immunite denilen savunmamız ne kadar ve ne zamana kadar bizi koruyabilir?
Ancak görünüşe göre aşılar kesin koruyor aşılı ve üstüne kovid olanlar hafif
atlatıyor diye biliyoruz. Bu kadar yaygın olması sadece Omikronun marifeti mi?
Yine de aşı olunmalı. Bu zaten kadim bilgi. Ama yine bir problem var:❓ nereye
kadar? Üç ayda bir aşı veya 6 ayda bir aşı olmak biraz tuhaf bir durum. Çünkü
aşı da saf su değil sonuçta. Daha ne kadar olacağız? Her üç ayda veya 6 ayda
bir mi? Bu kadar sık aşı olmak. Bilemiyorum.
Öyle bir dünya düzeninin
içinde yaşıyoruz ki her şeyin meta olarak değerlendirildiği bu düzende salgın
ve salgına dair korkularımız, endişelerimiz, sorularımızın karşılığında dev finansal
şirketler var. Cevap onlarda. Böyle olunca büyük bir rekabet, entrikalar,
yalanlar, dolanlar🤢… Biliyorsunuz bir ara Avrupa ülkeleri ülke girişlerinde
synovac’ı kabul etmiyordu ama ABD kabul ediyordu. (şu an nasıl bilmiyorum). 15
ocaktan itibaren Türkiye’de aşısız olanlar dolaşım serbestisine kavuştular
ancak Avrupa’da örneğin Belçika’da sıkı denetimler devam ediyor aşı kartsız
sadece AVM’lere girebiliyorsun. (Bu da çok komik) yani Türkiye ve Belçika arasında
nasıl bu kadar farklı uygulamalar olabilir? Daha da ilginç bir şey söyleyeyim: Avrupa
ülkelerinde aşısız girilen bar restoranlar da varmış. (yeraltı faaliyeti
olarak) Yani dünya yakında aşılılar ve aşısızlar diye farklı finansal faaliyetlerin
içine düşecek. Bütün bunların sonucu nereye gidecek? Daha güzel bir yere
gitmeyeceği kesin de… nereye kadar gidecek?
Şimdi korona dünya haritasında Türkiye çizelgesine baktım. Vefat sayısı Ocak ayı 2022 de 2021 Ocak’ına göre daha yüksek. Yine Türkiye’de aşılama sayısı yani tüm aşıların tamamlanmış kişi 52.443.629. nüfus yüzdesi %63,1. Bu iyi bir oran peki nasıl oluyor da vefat sayıları artıyor? Yalnız Türkiye’de değil Avrupa’da da durum aynı. Üstelik Avrupa yaptırımlar hala sıkı şekilde devam ediyor. Bu paradoksal durumun bir açıklaması olmalı. Kim cevaplayacak? belki bu çizelgeler de yalandır. Artık hiç bir şeye güvenilmiyor.
Gerçi sekreterimizin
dediği gibi: Artık bu kovid belası ne zaman bitecek diye bile sormuyoruz.
Kabullendik. Ve akışa bıraktık her şeyi. Umutsuzca sürüklenmek. Ne olacaksa
olsun.😥
Ey koca dünya ne hale
geldin? Dönüyor musun? Nereye kadar döneceksin? Hiçbir şey belli değil.😩
Dün gece de fırtına uyarısı vardı. Ne yazar? Biz ne fırtınalar atlattık.
Akışa bırak. ✌
Feride Cihan
Göktan
3. şubat .2022
yazıda yararlandığım kaynak
https://news.google.com/covid19/map?hl=tr&mid=%2Fm%2F01znc_&gl=TR&ceid=TR%3Atr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder