Feci'nin Blogu

17 Ağustos 2023 Perşembe

Ağustos Kadınları

 

Ağustos Kadınları

    Hayatı mevsimlere benzetiriz. “Bitsin hayırlısıyla bu beyhude sonbahar,” derken şair  hayatın bir dönemini vurguluyor. “Ömrünün baharında” yine gençlik ile eşdeğer sık kullandığımız bir mevsim benzetmesidir. Tabiatın periyodik devinimi insanın doğumu ve ölümü arasındaki mucizevi değişikliklere paralel hatta eşdeğer mevsimler dediğimiz gerçekten mucizevi dönemleri içerir. İlkbaharda yağan yağmurlar ve yarı güneşli günler gençlik aşklarımız ve heyecanlarımızdır. Kışın soğuk sert rüzgarları şu karşıda oturan yaşlı teyzenin ölüm korkusudur.

    Yaşadığımız bu günler etrafınızdaki her şey deniziyle, güneşiyle ağustos ayının o olgun sıcaklığı ve yerli yerine oturmuş yaz dönemi cilveleri ile çevrilmiş durumda. Bu sıcak ağustos günlerini   sonbaharın geleceğini bilsek bile daha hissetmediğimiz ve kışı hiç ama hiç düşünmediğimiz bu günleri elli yaş kadınlarına benzetiyorum. Ağustos kadınlarıdır onlar.

    Sonbaharlarının hızlıca geleceğinden ve kışın oldukça sert geçeceğinden habersiz, sıcaklıklarının ve yaz dönemlerinin zirvesinde yaşıyorlar.ve sıcaklıktan bunalıyorlar ateş basması hormonları ile.

    Ağustos kadınları en olgun mevsim kadınlarıdır Aşkları, kocaları, geçmiş ilk gençlik tecrübeleri ve çocukları ile kısaca yaşama dair kadın tecrübeleri ile. Her olgun canlıda olduğu gibi çok hafif çürüyecek izlenimi alırsınız hala dipdiri ama 20
-30larındaki gibi olmayan ciltleri ve hafif gözaltı kırışıklıkları ve en önemlisi gözleri ile. Gözleri artık aptalca pırıl pırıl bakmaz. O bakışlar ağustos kadını bakışlarıdır Her şeyi anlamış, kabullenmiş biraz yorgun. Yani bakışları da biraz kırışmıştır gözaltları gibi.

Onlara biraz yaklaşırsanız ağustos böceklerinin bitmez tükenmez çaresiz umutsuz bağırışlarını duyarsınız hayata dair. 

                                                                                                                 14.8.2005 /Ceyda Göktan 

 Bu yazı    14.8.2005’te radikal 2 de yayınlanmıştır.  Nedense ismimi değiştirerek yazdığım ilk yazılarımdan biri… (yayınlanmazsa üzülmeyeyim diye aklımca bu önlemi almıştım.😂 Baktım ki yayınlıyorlar sonra ismimi kullanmaya başlamıştım. O yıllarda radikal 2 keyifle okunuyor ve editörleri de Nilgün Toptaş ve  Nazan Özcan. Beni hiç tanımadan bilmeden  ilk yazılarımı yayınladılar. onlara müteşekkirim. 💖🌹🙏

Radikal'in arşivi silindiği  için digital olarak yayınlayamıyorum. (sadece gazete fotoğrafı ile) 

                                                                                                     Feride  Cihan Göktan 

15 Ağustos 2023 Salı

(Gündelik Siyaset) Dışı Sorular

 (Gündelik Siyaset) Dışı Sorular

    Çok üzgünüm. Ama bu ülkede çocuklarımızı torunlarımızı bekleyen dünya sorunlarından bahsetmeye ve çözüm aramaya vakit yok.😢 Çünkü yöneticilerimiz hep seçim atmosferinde ve hep kavga halinde. Hep karşılıklı suçlamalar ve ne yazık ki içinden çıkılamayacak bir hale gelmiş iç meselelerimiz.  Akıllı CHP’liler ve akıllı AKP’liler veya akıllı diğer partili taraftarlar yok mu? Var.  Ama tabii ki hem akıllı hem dürüst olanlar sayıca çok azlar ve seslerini duyuramıyorlar.  O kadar çok gürültü var ki.😩

        Dün Habertürk’te tesadüfen diyorum (çünkü devamlı aynı şeyler konuşulduğundan artık dinlemiyorum) evet tesadüfen dinlediğim (Açık Ve Net isimli ) programda konuşmacılardan  gazeteci Faruk Aksoy lütfen lütfen dedi, bu önümüzdeki belediye seçimlerine seçim ekonomisini  karıştırmayalım. Bu  meselemiz artık siyasetin üstündedir, seçim ekonomisini karıştırırsak belimizi düzeltemeyeceğiz.😥 Diğer konuşmacı Prof. Zeynep Ökten de aynen şöyle cevap verdi: Çok haklısınız ve çok iyi niyetlisiniz ama biliyorum ki ve emin olun ki ekonomi siyasete karıştırılacak ve seçim ekonomisi yapılacak. Çünkü Türkiye’de her zaman her şey böyle.😠

         İkisi de akıllı.  Biri akıllı bir AKP taraftarı diğeri akıllı bir muhalif. Ben de şunu diyeyim ki bu ülkede siyaset yapmadan hiçbir konu konuşulamaz. Neden çünkü siyasetçiler sadece kendi menfaatleri için varlar menfaattarını korumak için de kavga ediyorlar ki seçilsinler. Seçilsinler ki maddi kazançlar elde etsinler. Milletvekili diye bir statü var biliyorsunuz. Hani milletin seçtiği diyorlar ya aslında genel başkanların seçtiği. Maaşları dün açık oturumda söylendiği kadarıyla 100 binin üzerindeymiş. (Ben 70.000 civarı biliyordum.)  Şimdi size soruyorum hangi profesyonel meslek sahibi bu parayı devletten maaş olarak alıyor hatta yarısını alıyor?  Milletvekilliği diye bir meslek var mıdır? Milletvekili emeklisi ne demektir? Emekli milletvekillerinin diplomatik pasaportları varmış (doğru mu bilmiyorum🙄) bu ne demektir? 40 yıl çalışmış bir hekim veya hâkimi veya öğretmeni (ki bunlar profesyonel mesleklerdir yıllar boyu çalışmak ve tecrübeyle elde edilir) bu paraları alamaz.  Milletvekilliği nedir,  KPPS si var mı yabancı dil sınavı mı var mı? Milletvekili olmak için hangi akademik çalışmalardan geçmişler öyle ya sosyoloji, felsefe, edebiyat ekonomi vs.  Bunları bilmesi gerekir. (Milletvekili olmak için en az lise mezunu olmak şartmış. Ay ortaokul olmasın🙃) Ayrıca emekli milletvekilliği nedir?   İşte bu sorulara cevap vermemek ve milletvekilli olarak yerini sağlamlaştırmak için iktidarı ile muhalefetiyle hep kavga ediyorlar. (belki de kavga ediyor görünüyorlar😘 ) Kimse de kalkıp bu soruları sormuyor? Gelişmiş zengin Batı Ülkelerinde milletvekili maaşlarını ve bizdekilere  sağlanan bu saltanatın onlarda nasıl olduğunu ve emekli milletvekillerinin bir emekli doktora veya emekli hâkime göre ne kadar aldıklarını merak ediyorum doğrusu. Onlar da emekli milletvekilliği diye bir şey var mı? Yoksa hepsi kendi mesleklerine mi dönüyor? Bunları merak ediyorum.

        İktidar yanlısı veya muhalefet yanlısı olabilirsiniz demokrasilerde bu böyle olur. Normal tabii ki. Ama lütfen akıllı ve dürüst olunuz. Siyaset üstü çok acayip bir dönemden geçiyoruz. Bu acayip dönemden bu çok zorlu ekonomik şartlardan geçme nedenimiz de bu gündelik siyaset.🤢  Akıllı uslu konuşulup tartışılmadan sadece kavga döğüş ile siyaset yapıldığı için. (Milletvekillerimiz şimdilerde tatil yapıyorlarmış. Aman ne güzel. Dinlensinler. )

        Gazeteci Faruk Aksoy’a ve Prof. Dr. Zeynep Ökten’e twitterdan teşekkür ettim.  Bu ekonomik darboğazdan geçerken gündelik siyaset yapmadıkları için.

                                                                                                                 Feride Cihan Göktan

                                                                                                                                 15.8.2023

                                                                                                                                

10 Ağustos 2023 Perşembe

Bir Film Hakkında (spoiler vermeden) / Amarcord

 

            Bir Film Hakkında (spoiler vermeden) / Amarcord 

Bazı filmler insana dokunur. Herkese farklı dokunur.  Bazen bir coşku, bazen derin bir hüzün bazen de tarifsiz bir şeyler hissedersiniz. Ve bunları yani hissettiklerinizi hemen bir yerlere not düşmek gerek bence. Çünkü film bittikten sonra (aynı şey kitap için de dinlediğiniz bir müzik için de geçerlidir) araya hayat girer ve artık dışarıya, dış dünyaya aitsinizdir. Oysa film seyrederken veya kitap okurken veya müzik dinlerken siz oldukça içeridesinizdir. Kendi içinizde. İşte kendi içinizde iken o an veya o anlar tüysü bir şeydir.  Bittikten sonra hayata döndükten sonra o karmaşada biraz önce hissettikleriniz uçar gider. An geçmiştir. Artık “anda” değilsiniz.

Amarcord’u seyrederken ve film bittiğinde hissettiklerimi hemen not ettim ki unutmayayım. Düşündükleriniz, gördükleriniz aklınızda kısmen kalıyor da hissettiklerinizin detayı kayboluyor.  Dediğim gibi tüysü bir şey.  Uçuşup gidiyor.

Amarcord. Şu meşhur film. Fellini’nin baş yapıtı. Başladım seyretmeye. Tabii ki büyük bir beklentim var. Kült bir film olduğunu biliyorum. Fellini sonuçta. İlk yirmi dakika geçti. Huzursuzlanmaya başladım. İçimden, nedir bu ya? ne anlatıyor, hiçbir devamlılık yok, bir konu yok, diye geçiriyorum. Böyle söylenirken bir yandan da acaba ben mi anlamıyorum diye kendimi de suçluyorum… Tabii ki seyretmeye devam edeceğim. Hiç bırakır mıyım? Neredeyse yarım saat geçti belki de daha fazla. Bir baktım ben filmin içindeyim. Filmdeki ailenin annesi Miranda hastalandı ve öldü. Sanki bu kadın yan komşum sevdiğim biri gibi çok üzüldüm. Tuhaf bir yakınlık hissi.  Neredeyse ağlayacağım. Allah Allah ne oluyor bana? Bu bir film ya dedim kendi kendime. Üstelik baş rol oyuncusu filan da değil.  Zaten filmde başrol oyuncusu yok. Herkes kendi hayatının başrol oyuncusu gibi. Ve film ortalarına doğru yaklaşırken hayatın kendisinin içinde olduğunuzu anlıyorsunuz. O müthiş kaos.  Bildiğimiz ve yaşadığımız hayat. Sevinçleri, umutları, ergenlik krizleri, ilişkilerin çeşitliliği, aile ilişkileri ve tabii ki aldanışlar, hüzün ve ölüm …. Bütün bunlar hayallerle, rüyalarla birlikte anlatılmış. Masal gibi. Yani Fellini hayatı, o katı gerçekliğe fantastik ögeler de katarak anlatmış. Düşlerden arındırılmış, hayallerin tükendiği bir hayat zaten olmaz. Olamaz.

En güzeli de ne biliyor musunuz?

Film bitince içinizde bir sevinç, bir umut.  Böyle bir “an” yaşatması sanat eserinin vazgeçilemez olması demek bence.   

Film bitti ve hayatı kucaklamak için sevinçle dışarıya attım kendimi.

Deniz kenarında martılar uçuyor, insanlar koşuşturuyordu ve hayat tüm anlaşılmazlığı ile akıp gidiyordu.  

                                                                                                                 Feride Cihan Göktan

                                                                                                                   Ağustos 2023

Amarcord. 1973. Dramatik komedi. Yönetmen Federico Fellini