Failler
Güçlü Olunca…
Bu küçük kız Narin için
söylenecek bir şey bulamıyorum. Bir kurgu olmadığını kendime hatırlatarak
soluksuz olan biteni takip etmeye çalışıyorum çoğu vatandaş gibi. Sadece midem bulanıyor ve eminim herkes aynı durumda. Ah!
Demekten başka bir şey söyleyemiyorum. Ah! O en içeriden gelen ah
titreşimlerinin beynimin kıvrımlarının en ücra köşelerine kadar gittiğini ve vücudumun
enerjisini de tamamen boşalttığını hissediyorum.😥 Küçücük bir kız 20 hanelik
küçücük bir köyde kocaman dehşetengiz bir cinayete kurban gidiyor. Derin bir
sessizlik var. Herkes susuyor sadece ortada bir çocuk cesedi var. Bütün köylü
orada. Hepsi susuyor. Sorgulamalar çapraz şekilde devam diyor. . Neden konuşmuyorlar?
Cevap Toplumsal vicdansızlık, organize kötülük,
konuşmayan şeytandır, feodal düzen vs. vs. tabii ki bu kadar değil.
Haberlerden anladığım kadarı
ile bu sözü geçen aile o çevrede oldukça varlıklı ve güçlüymüş. Herkes
sustuğuna göre belli ki bu işin çekirdeğinde bu aileden güçlü birileri var. Hiyerarşinin
olduğu her kapalı toplumda “bildiklerini”
söylemek bizim gibi coğrafyalarda yürek ister. Paranın her kapıyı açtığı,
güçlünün hep haklı olduğu düzenlerde öyle kolay değildir güçlünün aleyhinde
konuşmak, bildiklerini söylemek. Onun için gizli tanıklık filan var. ( işin içinde
para ve güç olunca gizli tanık olmak da çok kolay değil.
Bu yaşanan olay çok
kötü. Bir insanın bilerek isteyerek yok edilmesi. Bedeniyle ruhuyla her şeyiyle
küçük kız yok artık. Türkiye’de bunun gibi faili meçhul çok cinayet var. Konuyu
nereye getirmek istiyorum: Hiyerarşik ve kapalı toplumlara. Mesela bir aile. Mesela ast üst ilişkisinin olduğu bir eğitim birimi
(ilk okulda bir sınıf bile olabilir veya bir fakülte ) Buralarda evet tamam
tabii ki öyle cinayetler olmuyor ama buralarda da herkesin son derece sessizlikle
karşıladığı ne haksızlıklar, ne yanlış
uygulamalar ne duygusal baskılar hatta sebebi anlaşılamayan intiharlar. Bu kapalı toplumlarda yani korkan
ve korkutan elemanların olduğu,sorgusuz sualsiz katı bir hiyerarşik düzenin
sürdüğü kurumlarda herkes sessizdir. Erken öten horozu keserler. Egemen düzenini kurmuştur. İstemediğini dışlar. İşte
o büyük çoğunluk ki bu olayda sessiz kalan tanıklara tekabül ediyor ve bilmezlikten gelerek kendini koruyor. Bu
çoğunlukla böyledir.
Düzen bu. Günlerdir televizyon
ve basından takip ettiğim kadarı, kurumsal veya akademi çevresinden gelen
gazeteciler veya üniversite hocaları, bu olayda köylülerin ser verip sır
vermemesini hiç konuşmamalarını çok yadırgıyorlar. Hatta lanetleyenler var. Valla
ben de açık oturumlarda veya köşe yazılarında bu sessiz köylüleri
yadırgayanları yadırgıyorum. Acaba diyorum bu arkadaşlar, bu üniversite hocaları
çalıştıkları kurumlarda ve akademilerde kalkıp hep doğruyu mu söylediler? Haksızlığa
hep karşı mı çıktılar? Egemen olandan değil de zayıftan yana mı oldular? Hiç
zannetmiyorum. Ne yazık ki dünyanın düzeni böyle. Hep güçlüden yana.
Korkunç cinayete
dönersek insanların bu kadar sessiz kalması ne yazık ki yukarıda anlattığım
gibi atasözlerinde bile hep vurgulanan sessiz kalma üzerine kültürel bir
kodumuz da var. Güçlüden korkuyoruz. Tabii ki doğrusu bu değil. Kol kırılırsa
yen içinde kalmamalı. Konuşmalı ve güçlüye itiraz edebilecek güvencede olmalı
herkes. İşte bu çok önemli. Konuşmaktan doğruları söylemekten korkmamak.
Tabii ki bu arada
söylemem gerekir ki hep doğrudan hep iyiden yana olan ve en önemlisi her ne
pahasına olursa olsun kendi geleceği ve hatta hayatı pahasına her şeyi göze
alarak konuşan insanlar da var. Çok az bile olsa. Bu dünya birazcık güzellik
içeriyorsa öyle insanlar sayesinde.
Umarım bu vahim olayda
vicdanlı insanlar gerçeği ortaya çıkartır her ne pahasına olursa olsun.
Feride Cihan Göktan
Çok doğru, gerçekçi bir yazı.Kaleminize sağlık Feride Cihan Hanım.
YanıtlaSil