Hatırlıyor musunuz bilmem… 2006 yılında bir MÜMTAZ SEVİNÇ olayı olmuştu. Cinayet.
Tiyatro ve sinema oyuncusu Mümtaz
Sevinç(54), Üsküdar’daki evinde felsefeci kız arkadaşı Banu Baldır (49)
tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Baldır tutuklanarak cezaevine gönderildi.
O zamanlar bu
haber çok konuşuldu, yazıldı, çizildi. Şimdi o katil sevgili hapisten çıkmış mıdır,
hala hapiste midir, belki de hayatta
değildir, belki de bir yerlerde yaralı bereli yaşamına devam ediyordur. Kim bilir? Aşağıda okuyacağınız yazıyı bu olaya gönderme yaparak 2006 yılında 14 şubat sevgililer günü için Radikal 2’ye yazmıştım. Yaklaşık 12 yıl önce. Valla her şey ne kadar değişti ama bu aşk konusu neredeyse hiç değişmiyor. O nedenle tekrar yayınlayayım dedim.
12/02/2006 02:00
İnsanlar yalnız doğar ve yalnız ölürler... Oysa yaşam serüvenini yalnız geçirmek, "yalnızlık Allah'a mahsustur" gibi çok bilinen özlü sözlerimizde belirtildiği gibi, genelde tercih edilmez.
FERİDE CİHAN GÖKTAN /
İnsanlar yalnız doğar ve yalnız ölürler... Oysa yaşam serüvenini yalnız geçirmek, "yalnızlık Allah'a mahsustur" gibi çok bilinen özlü sözlerimizde belirtildiği gibi, genelde tercih edilmez. İkili yakın ilişkilere hem doğa güçleri ve hem de toplumsal güçler nedeni ile programlanmış insanoğlu ortalama 70 yıllık serüveninde çoklu deneyimler yaşar. Bu ilişkilerden en bilinmezi, en sürprizlisi ve tabii ki en acıklısı kadın-erkek ilişkisidir. Taraflar bir sürecin tüm evrelerini uzun veya kısa bir zaman diliminde yaşarlar. Başlangıçlar ilişkinin en güzel doruk noktasıdır. O gizemli yolculuk başladığı andan itibaren inişli çıkışlı yollar, bilinmeyen kavşaklar, karanlık köşelerden fırlayacak canavarlar yol haritanızda hep olabilir. Ve bazen de kısa süreliğine nefes aldığınız çimenli ve bol güneşli bir bahçe olacaktır. Ancak yollar uzadıkça hem içinize hem karşınızdakine giden yollar çapraşıklaşır. Bu yola girdiniz mi bir kere yavaş yavaş çıkma planları yapmaya veya çıkış yolu aramaya başlayabilirsiniz. İçinizden ve dışınızdan gittikçe karışan bu yolda yolcuların yol bulma kabiliyeti ve çıkış yoluna salimen ulaşmaları, yolların birbirleri ile ne kadar karıştığına, yolcuların yön bulma yetilerinin ve tecrübelerinin ne kadar hızlı olduğuna ve iç pusulalarının ne kadar doğru olduğuna bağlıdır.
Bu gizemli ve gittikçe çapraşıklaşan yollarda ego çatışmaları, iktidar kavgaları ve irili ufaklı, orta şiddetli veya şiddetli terör olayları meydana gelir... Murathan Mungan'ın 'Üç Aynalı Kırk Oda' kitabındaki hikâyelerinden birinde söz ettiği gibi, birçok kolu bacağı kırılmış, yarım yamalak insan çıkış yolunu bulmaya çalışır. Bazen çıkamazlar işte. Ocak ayının sonunda gazetelerden okuduğumuz Mümtaz Sevinç olayı çıkışı bulunamayan bir aşk terörüdür. Bu olayın merkezinde yoksulluk ve cehalet gibi, bu vahşeti açıklayabilecek benzer bir sebep yok iken, sadece terörize edilmiş bir aşk ilişkisi var. İki normal, iki âşık insan girdiği labirentte yollarını kaybederek çıkışı bulamadılar. Biri diğerini gerçekten öldürdü. Eks sevgili. Ex kelimesi tıp jargonunda exitusun yani ölümün kısaltılmışı olarak kullanılır. 'Eks sevgili'nin sözlük anlamı eski, geçmişte kalan sevgili derken, aslında eski sevgilinin yok olmasından, ölmesinden bahsediyoruz. Taraflar birbirlerini içlerinde ve hayallerinde öldürüyorlar ve sanal aşk cinayetleri işliyorlar. Her eski sevgili içinizdeki bir ölüdür... Her nedense bunu başaramayan, sevgilisini içinde öldüremeyen, hayalini silemeyen Mümtaz Sevinç olayındaki o zavallı insan gibileri "sanal aşk cinayeti" yerine "gerçek aşk cinayeti" işleyerek aslında aynı tepkiyi veriyor. Onu terk ettiği için gerçekten katil olan bu felsefe öğretmeni kadına da, Mümtaz Sevinç'in ölümüne üzüldüğümüz kadar üzülmeliyiz. Aldığı eğitim, ekonomik şartları ve toplumsal yeri nedeni ile kendine ve hayatına çok iyi şekilde sahip olmasını beklerken, nasıl oluyor da 14 Şubat kurbanı bu kadın zavallı, eli bıçaklı bir caniye dönüşüyor? Neden birçok insanın seçtiği sanal aşk cinayetleri yerine gerçek bir cinayet işlemekten kendini alıkoyamıyor? İşte ikili ilişkilerde ve özellikle aşk ilişkilerindeki bu kadar çeşitlilik daha pek çok bilinmezin olduğunu gösteriyor. Örneğin 1989'dan beri, insan davranışlarında çok önemli bir etken olduğu saptanan DRD2 diye bilinen bir gen bildirildi... Bu gene sahip olan kişiliklerin, esrar, sigara gibi maddelere aşırı bağlanıp bu maddelerden yoksunluk durumunda, söz konusu gene sahip olmayanlara göre çok şiddetli psiko/biyolojik tepkiler verdikleri biliniyor. Belki de aşk ilişkilerinde DRD2 genine sahip olanların tutku dolu ilişkilerinin, işler ters gittiğinde böyle bir trajedi ile bitmesi olası. Çünkü yoksunluk sendromunda, psikolojik bağımlılık beynin duygu, heyecan ve bellekle ilgili bölümlerini doğrudan etkilediğinden normal işleyiş mekanizmaları bozulup kontrol altına alınamayan içgüdüsel davranışlar ortaya çıkıyor.
14 şubat cinayetleri...
Bu gizemli ve gittikçe çapraşıklaşan yollarda ego çatışmaları, iktidar kavgaları ve irili ufaklı, orta şiddetli veya şiddetli terör olayları meydana gelir... Murathan Mungan'ın 'Üç Aynalı Kırk Oda' kitabındaki hikâyelerinden birinde söz ettiği gibi, birçok kolu bacağı kırılmış, yarım yamalak insan çıkış yolunu bulmaya çalışır. Bazen çıkamazlar işte. Ocak ayının sonunda gazetelerden okuduğumuz Mümtaz Sevinç olayı çıkışı bulunamayan bir aşk terörüdür. Bu olayın merkezinde yoksulluk ve cehalet gibi, bu vahşeti açıklayabilecek benzer bir sebep yok iken, sadece terörize edilmiş bir aşk ilişkisi var. İki normal, iki âşık insan girdiği labirentte yollarını kaybederek çıkışı bulamadılar. Biri diğerini gerçekten öldürdü. Eks sevgili. Ex kelimesi tıp jargonunda exitusun yani ölümün kısaltılmışı olarak kullanılır. 'Eks sevgili'nin sözlük anlamı eski, geçmişte kalan sevgili derken, aslında eski sevgilinin yok olmasından, ölmesinden bahsediyoruz. Taraflar birbirlerini içlerinde ve hayallerinde öldürüyorlar ve sanal aşk cinayetleri işliyorlar. Her eski sevgili içinizdeki bir ölüdür... Her nedense bunu başaramayan, sevgilisini içinde öldüremeyen, hayalini silemeyen Mümtaz Sevinç olayındaki o zavallı insan gibileri "sanal aşk cinayeti" yerine "gerçek aşk cinayeti" işleyerek aslında aynı tepkiyi veriyor. Onu terk ettiği için gerçekten katil olan bu felsefe öğretmeni kadına da, Mümtaz Sevinç'in ölümüne üzüldüğümüz kadar üzülmeliyiz. Aldığı eğitim, ekonomik şartları ve toplumsal yeri nedeni ile kendine ve hayatına çok iyi şekilde sahip olmasını beklerken, nasıl oluyor da 14 Şubat kurbanı bu kadın zavallı, eli bıçaklı bir caniye dönüşüyor? Neden birçok insanın seçtiği sanal aşk cinayetleri yerine gerçek bir cinayet işlemekten kendini alıkoyamıyor? İşte ikili ilişkilerde ve özellikle aşk ilişkilerindeki bu kadar çeşitlilik daha pek çok bilinmezin olduğunu gösteriyor. Örneğin 1989'dan beri, insan davranışlarında çok önemli bir etken olduğu saptanan DRD2 diye bilinen bir gen bildirildi... Bu gene sahip olan kişiliklerin, esrar, sigara gibi maddelere aşırı bağlanıp bu maddelerden yoksunluk durumunda, söz konusu gene sahip olmayanlara göre çok şiddetli psiko/biyolojik tepkiler verdikleri biliniyor. Belki de aşk ilişkilerinde DRD2 genine sahip olanların tutku dolu ilişkilerinin, işler ters gittiğinde böyle bir trajedi ile bitmesi olası. Çünkü yoksunluk sendromunda, psikolojik bağımlılık beynin duygu, heyecan ve bellekle ilgili bölümlerini doğrudan etkilediğinden normal işleyiş mekanizmaları bozulup kontrol altına alınamayan içgüdüsel davranışlar ortaya çıkıyor.
14 şubat cinayetleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder