Feci'nin Blogu

22 Ekim 2018 Pazartesi

Lizbon (Capcanlı Bir Şehir )


           
          (Kısacık bir toplantı programı nedeniyle bulundum)
Koridor tarafında olduğumdan pencere yerine önümdeki küçük ekrandaki haritaya bakayım bari… İstanbul çıkışı neredeyse 5 saat olmuş. Şimdi 366 km. uzaklık veriyor hedefe. Zemin hızı 892Km/h yazıyor ekranda. İber Yarımadası’na bakıyorum. Hani şu dünya tarihinin bir köşesinde, aynen diğer bir çok köşeleri gibi acılarla, savaşlarla, gözyaşları ile harmanlanmış  toprakların, İber Yarımadası’nın üzerindeyim. Tarihin en eski uygarlıklarının topraklarına doğru, havadan gittikçe yaklaşıyorum. Gözüm haritada. İber yarımadası. Ne kadar  masum duruyor. Sanki  bu topraklarda hiç savaşlar olmamış, hiç acı çekmemiş, hiç çektirmemiş gibi, Akdeniz’den  boynunu  uzatmış  Afrika’yı  öperken. Afrika’yı öpüyor hiçbir şey olmamış gibi. Afrika şehirlerinin isimlerini de görüyorum haritada Casablanka mesela. Belki bir gün giderim.
Alçalmaya devam ve iniyoruz.
Lizbon… İlk önce havası alıyor insanı.  Bir İzmirli olarak cebimde getirdiğim güzel havayı bu güzel havaya bırakıyorum. Mis gibi. Güneş parlak, insanlar cıvıl cıvıl. Portekizcenin o  biraz da kulağı tırmalayan tınısı  ile capcanlı bir şehrin içindeyim. Uykusuzluğum filan geçti. Ben de onlar gibi keyifli canlı katıldım kalabalığa…
            Bu şehirde, bu kısacık zaman diliminde ne yapılır? Ne yapılabilir? Bir de toplantıya katılmak gerek. Kongre merkezi inanılmaz ihtişamlı. Metro ile rahat ulaşılabilen devasa bir bina. Nehir akıyor yanından. Yükseltilmiş bir geçit ile iki ana blok cam tüp ile birbirine bağlanmış. Yapı, donuk beyaz  taş bir kütlenin göğün mavisi ve nehrin akan ışıltıları ile refle veriyor gibi yansıyor. İçiniz sanki o sonsuzluğa açılıyor. Bir ferahlama, bir özgürlük duygusu…Kongre merkezinin ismi de çok ilginç. Bilinmeyen için . (Champalimaud Centre for The Unknown ) Böyle bir merkezde bilinmeyenin peşinde olmak nasıl bir şeydir acaba?

            Şehirdeki insanların hareketliliği ve gülüşmelerinden, bu güzel binaya rağmen buradakilerin bilinmeyenlerden çok bilinenlerin peşinde olduklarını düşünüyorum. Hayatın. Evet, hayatın peşindeler.  Dans ediyorlar, güzel müzikler dinliyorlar, okyanusun kıvrımlarında güneşten  esmerleşmiş bedenleri ile denize giriyorlar. Muhteşem balıkları ve biraları ile yüksek sesli kadın konuşmaları etrafta. Burada hiç şehir uyumuyor gibi. Hem şehir, hem insanlar hep hayatın içinde. 
            Arnavut kaldırımlarına takıldı gözümüze. O kadar güzel görünüyorlardı. Bizde de vardı dedi kızım. Pasaport iskelesinde Alsancak’a giderken. Ah evet, dedim hatırlıyorum. Anneannem yıllar önce kaldırımlar söküldüğünde gençliğimizi de söküp atmışlar demişti hiç onu unutmuyorum, dedi yüzünden geçen hüzünle. Hatta günlüğüne not etmiş anneannesinin söylediğini. İşte diye düşündüm  buradaki insanların gençliklerini söküp atmamışlar. Bu nedenle hep genç gibi duruyorlar.

            Lizbon, merkezinden uzaklaştıkça daha bir romantikleşiyor kıyı boyu. Atlas okyanusunun o uçsuz bucaksız maviliği sizinle birlikte bir tren vagonunda ilerlerken biraz sonra varacağınız Cascais isimli tatil beldesine yaklaşmakta olduğunuzu ve gittikçe yaklaştığınızı hissediyorsunuz daha da güzelleşen yeşilleşen yol ile. Muhteşem bir kıyı yolu. Cascais’ta sokaklar yine müzikle dolu, güvercinler taşmış her yerde sere serpe dolaşıyorlar..
Akşamın o büyülü kızıllığında daha da beyaz görünen irice martılar. Martılar ve güvercinler her yerde.
            Lizbon Güzel bir şehir. Capcanlı. Hiç uyumayan.
 
            Bu yazıyı Portekiz  aşığı meşhur  Portekizli şair Fernando Pessoadizeleri bitirmeliyim.

"ben hiçbir zaman hiçbir şey olmak istemem
ben hiçbir zaman hiçbir şey olmak isteyemem
ben hiçbir zaman hiçbir şey olmak istemeyeceğim
ama bende dünyanın tüm hayalleri var."
                                                                                                                   



                                                                                                                      Feride Cihan Göktan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder