Feci'nin Blogu

11 Haziran 2012 Pazartesi

Akdeniz çağrısı


*Yazı ilk olarak 10 Ekim 2010 Tarihinde Radikal 2'de yayınlanmıştır. 

Bu Ekim başı zamanlarda "Akdeniz çağırması" diye bir şey vardır. Kuytulaşmış Akdeniz kıyıları çocuk sevinçleri yaşatmak için herkesi çağırır. Duyuyor musunuz?
Güneşin o üstümüze üstümüze gelen dimdik ışınlarının biraz eğim kazanmaya başladığı bu yaz sonu günlerinde, bir “Akdeniz çağırması” vardır. Bunu duyarsınız. Nerede olursanız olun Akdeniz, güneşin son çılgınlığına, yaz mevsiminin son dansına çağırıyordur. 
Antalya Havaalanı’ndan Antalya’nın önünde uzanan o muhteşem sahil şeridine ulaşmaya çalışırken, benim gibi diğer mevsim sonu tatilcilerinin de bu yaz sonu dansına yetişmek için ne kadar acele ettikleri, heyecanlı korna seslerinden, kaçırılan dönemeçlerden, acemice sollamalardan o kadar belliydi ki... Bir an önce Akdeniz sahillerine ulaşmalıydık.
Sessiz sakin yaz sonu rehavetine kapılmış öyle bekliyor bulduk Adrasan’ı, dağlarla çevrilmiş o muhteşem koyu. Bir insanın bu koyu görmesiyle kendini denize atması arasında ne kadar zaman farkı olabilir bilemiyorum ama aceleyle girdiğim bu maviliğin ve sessizliğin içerisinde insanların “Akdeniz’i kaçırmama” telâşesini çok iyi anlıyordum.
 
Kocaman uçsuz bucaksız sahillerin cep yaptığı bu küçücük koyda mavilik ve sessizlik, sizi çakırkeyif bir duruma doğru sürüklerken akşamüstü kızıllığının işe karışmasıyla, basbayağı bir sarhoşluk haline doğru devşiriliyorsunuz. Mavi, yeşil ve güneşin kırmızısı arasında yarı sarhoş kulaç atarken yanınızdan neredeyse yavaşça kayıp giden siyah bir şey, bu dinginlik içerisinde size bir macera sunuyor. Evet,o siyah şey bir Karetta Karetta... Bir Akdeniz mavisinde Karetta Karettalarla birlikte yüzmek, çocukluk sevinçleri kadar coşkulu kılıyor insanı. Sarhoşluk halinden daha ötesi ne olabilir? Çocuk sevinci. Evet, sonbaharın başlangıcı bugünlerde Akdeniz’de olmak çocuk sevinci yaşatıyor insana.
 
Sonra Olympos ve Çıralı koyları var. Sahile paralel uzanan uçsuz bucaksız yeşillikler. Buralarda “nar koparmak” diye devamlı kullanılan fiili bir durum var. Salkım saçak gözünüzün önünde hep görüyorsunuz. Hep uzanma mesafesindeler. O nedenle devamlı “nar koparmak” tan bahsediliyor. Yalnız nar değil, portakal, mandalina, limon, incir bütün meyveler sıra sıra. Deniz upuzun uzanıyor. Bomboş bir sahil şeridi. Sanki Ağustos-Temmuz kalabalıklarını, o curcunayı hiç yaşamamış, hep böyle yapayalnız uzanıyormuş gibi bir görüntüsü var. “Siz buraları yazın görmeliydiniz” diyor sevimli köylü kadın. “Şimdi bir bizler varız bir de İngilizler”. Gerçekten yol sorduğumuz, iki keresinde de yanına yaklaştığımız kişilerin yabancı olduğunu görünce Antalya’da yol sormak için ne kadar isabetli karar verdiğimize nasıl gülüştüğümüzü hatırlıyoruz.

Masalsı bir dağ
Olympos’tan Çıralı’ya dönerken turuncu çiçekler yol veriyor trafiğe. “Bak mutlu çiçekler” diyor arkadaşım. İsimlerini bilemiyoruz ama bu turuncu çiçekler o kadar mutlu görünüyorlar ki, başka bir isme hiç ihtiyaçları yok bence. Çiçekleri döndükten sonra Çıralı Yanartaş yazıyor. Çıralı’da Yanartaş (chimera) adı ile anılan masalsı bir dağ var. Buraya çıkmadan önce ödediğiniz küçücük bir ücret karşılığında gördükleriniz nefesinizi tutturacak cinsten. Yarım saatlik bir patika/merdiven yürüyüşünden sonra ulaşıyorsunuz Yanartaş’a. Kendinizi fantastik bir dünyanın ortasında sanabilirsiniz. Çağlar ötesinden kalkmış gelmiş bir mitolojik kahraman gözlerini dikmiş ve ağzından alevler fışkırarak size bakarmış gibi... Burada hiç yeşillik, mavilik yok. Sadece taşlar ve alevler. Bu fantastik masalsı dağı arkanızda bırakıp dönerken, kocaman Akdeniz uygarlığının bu küçücük yerinde olup bitenlerin bile ne kadar karmaşık ve inanılmaz olduğunu düşünüyor, var gücünüzle tarihi, mitolojiyi tekrar tekrar dönüp okuma ihtiyacıyla ürperiyorsunuz. Mitolojinin ve tarihin bu kadar zengin olduğu bu topraklarda tabii ki bu kadar zengin coğrafyalar olacak. Sonsuza kadar...
Bu Ekim başı zamanlarda “Akdeniz çağırması” diye bir şey vardır. Kuytulaşmış Akdeniz kıyıları çocuk sevinçleri yaşatmak için herkesi çağırır. Duyuyor musunuz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder