Feci'nin Blogu

18 Haziran 2017 Pazar

Öfkeli Babaya Mektup

                                           


                                               Öfkeli  Babaya  Mektup  

Babacığım,
Seni çok seviyorum. Sensiz olmaz. Beni bazen dövdüğün oluyordu ama, ben seni hep sevdim. Bazen dövdüğün zaman içimde bir şeyler oluyordu ama hemen geçiyordu. Geçen hafta sendeydim Seninle yattım Çünkü seni çok özlemiştim. Beni asla yalnız bırakma
                                                                                                                    Oğlun EMRE
Babama;
Babacım seni seviyorum. Bana neler yapsan da seni seveceğim ama sana kırgınım. Babacım biraz sakin ve sinirlerine hâkim olur musun? Eğer sinirli olursan hayatındaki herkesi kaybedersin. Beni bile Lütfen senden istediğim sinirli olmaman. Seni seviyorum.
                                                                                                                                   Kızın ASLI

Aslında babamı hiç sevmiyorum. ONU SEVMİYORUM. 
                                                                                         AYŞE 




Bu üç mektup  gerçek. Babalarına kendi küçücük elleri ve acemi el yazıları ile yazdıkları  mektuplar.  Orjinal olanlar bende. Sadece isimlerini değiştirerek yayınlıyorum. Bu mektupları yazan çocukların hepsi on ve on bir yaşlarında. Anneleri ile babaları ayrılmış çocuklar. Ancak problemleri daha da derin. Babalarından şiddet görüyorlar. Ayşe, bu yaşında toplumun tüm öğretilerini hiçe sayarak bir canlı bomba gibi kendini tamamen imha ederek babasını sevmediğini doğrudan söylemiş. O yaşta bir çocuğun babamı sevmiyorum demesi, ben dünyayı sevmiyorum, ben hiçbir şeyi hiçbir kimseyi sevmiyorum, ben kendimi sevmiyorum veya bir başka deyişle ben ölmeliyim, ben aslında yokum demektir. Çok tahripkâr ve çok yıkıcı bir durum. Mektuplarını örneklediğim diğer ikisi  Aslı ve Emre yaralı bereli bir şekilde sevmeye devam ediyor veya öyle görünüyorlar. Bir uğultuda kaybolmuş çocuklar bunlar. Babalarının öfke krizlerinde duyguları düşünceleri parçalanmış, un ufak olmuş küçücük kalpler, küçücük bedenler.
Baba sevgisi, anne sevgisi gibi doğuştan var olan dürtüsel bir sevgi değildir. En üst düzey beyin faaliyetlerinin oluştuğu adına korteks dediğimiz beyin kabuğunun ürettiği, sonradan öğrenilen, geliştirilen seçici bilinçli bir sevgidir. Ve bu sevgidir dünyayı nasıl kavradığımıza, sosyal ilişkilerimizi nasıl oluşturduğumuza, kendimizi dünyaya göre nasıl konumlandırdığımıza şekil veren. Anne sevgisi kadar önemli ve gerekli. Babasını zoraki seven veya sevmeyen çocuklar bütün ağaçları yakılmış, çiçekleri köklenmiş, nehirleri kurumuş taşlaşmış çorak bir yürekle, hırpani bir ruhla yollarına kör topal devam eden yarının erişkinleridir.
Babalar çocuklarının hayal kurma güçlerini geliştirirlermiş. Ne müthiş bir şey… Hayal kurma gücü  aslında hayat kurma gücüyle orantılı değil mi? Babasından şiddet gören, sevgi/korku   sınırının  aşıldığı o öfke nöbetlerinde  o küçük kalpleri  korkudan  nasıl da büzüşüyor kim bilir? Hayal balonları ellerinden alınmış ya da patlatılmış çocuklar, neredeyse yüz yaşını geçmiş hayatın tüm katılığını hisseden ölüme yakınlaşmış yaşlılar gibidirler. Kaskatı çocuklar.
Franz Kafka babasına hitaben yazdığı “Babaya Mektup” isimli  kitabın yirmi sekizinci .sayfasında bakın ne demiş: Daima kaçışı, çoğunlukla da içsel kaçışı düşünen, somurtkan, dikkatsiz, itaatsız çocuklar olduk. Sen böyle acı çektin, biz böyle çektik”     
 Kafka’nın edebi değeri en üst düzey anlatımı veya bu yazının en başındaki gibi dil kuralı bile olmayan en doğal çocuk anlatımları. İçlerinde ortak bir hüznü barındırıyorlar ki o hüzün KAFKA’NIN sanatsal anlatısının bile çok ötesinde.
Öfkesini kontrol edemeyen ve  şiddete bulaşan insanlar asla baba olmamalı. 

Bugün babalar günü… Çocuklarına gerçek babalık yapanların babalar günü kutlu olsun.

                                                                                                 Feride Cihan Göktan 

Not. 1.Bu yazı bir sınıf öğretmeninin Babalar Günü nedeniyle verdiği  kompozisyon ödevi nedeniyle yazılmıştır.
         2.Bu güzel çocukların mektupları hakkında bilgilerine danıştığım arkadaşlarım Prof.Dr.Erol Özmen'e ve Doç.Dr.Oryal Taşkın'a teşekkür ederim .
        


1 yorum: