KORONA GÜNLÜKLERİ 31
Bir dolmuşta gidiyorum.
Sanki korona hiç olmamış gibi hissettim bir an. Çok da kalabalık değil gerçi. Yan koltuk boş. Ama
her yer kalabalık geliyor gözüme. Yalnız
benim gözüme değil. Herkes birbirine tiksinti ve korku ile bakıyor, cüzzamlı
pardon koronalı gibi. Şoförün yanında
bir kişi. Ensesinden görüyorum. Şoför beyin maske çenede. Hızlı gidiyoruz. Yol
kalabalık. Karşıdan gelenler, bizi
geçenler filan. Aaa! zınk diye durduk. Hatta hafifçe sallanarak zınkladık.
Şoför bey atladı aşağıya. Aha! dedim büyük
ihtimal lastik patladı. Diğer yolcular öyle oturuyorlar, sakin. Ben merakla camdan bakıyorum şoför geri
gelecek diye. Adam yok. Hay salak,
biniverseydin taksiye diye kendime kızıyorum. Şimdi kaldın işte. Hem de içeride
en az 6 kişi var. Korona solu bakalım. Yüzüm bu mutsuzluk ve huzursuzlukla
şekil değiştirip kararırken aaa! bir de baktım kalktık. Gidiyoruz. Şoförü aradı
gözlerim, koltuk boş, şoför yok ve biz gidiyoruz. Olamaz. Karşıdan kocaman bir kamyon. O
heybetli ön camları ve yüksekliği ile üstümüze üstümüze geliyor biz de onun
üstüne. Gözlerimi kapattım. Hiçbir şey olmadı. Ben bağırıyorum çağırıyorum ama sesim
çıkmıyor gibi. Ya diyorum şoför yok, gidiyoruz! Ön koltuktaki adam dünyanın en
soğuk suratı ile,
- İTA bu. İnsansız taşıt aracı. Siz hangi çağdan kaldınız hanımefendi, dedi. Buz gibi soğuk suratına yana doğru kaymış pis bir
gülümseme de ekleyerek.
Kendi bağırmamla uyanmışım. Yok dolmuşta filan değil yatağımdayım.
Kalktım oturdum. İnsansız araçmış. Ben hangi çağda kalmışım? Hay senin çağına, hay senin teknolojine
diyorum içimden. Kalbim küt küt..
Korona günlerinde kâbus
görme hızım arttı. Eskiden gördüğüm hiçbir rüyayı hatırlamazken ve hatta neden
rüya görmüyorum diye sızlanırken şimdilerde kabusla uyanıyorum hep. Bugünlerde
bilinçaltı hep korkulu senaryolar ile işgal edilmiş durumda. En son haberlerde robot baristaların dünyanı dört bir tarafında yakında hizmete
başlayacaklarını dinlediğimi hatırladım sonra.
Yeni normalde bu en basiti demişti spiker ayrıca. Haklı.
Daha neler bekliyor bakalım bizi?
Dün gece de yine yatmak
üzere iken sosyal medyada ABD’li iri kıyım bir polisin bir zencinin boynuna o
kahrolası kocaman iğrenç diziyle dakikalarca basarak adamı dizinin altında
çırpına çırpına öldürdüğünü okudum. Sonra yine kabusa yattım yani.
Kâbus görmenin tabii ki
ecele faydası yok
Ölüm sayıları, açık ve işsizlik senaryoları, şiddetin tırmanışı. İklim değişikliği, öldürücü sıcaklar, buzul çağı geliyor, ikinci dalga kapıda.
Oysa geçenlerde, gördüğüm
rüyaları hatırlayamıyorum diye, uyanıp not mu tutsam acaba, diye
düşünmüştüm. Ne notu ya! Belki de
uyumamak en iyisi.
Feride Cihan Göktan
28.5.2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder