21. Bilişim Kongresi / TELETIP
Ekranlar ve dijitalleşme… Sokaktaki
çocuğa sorsak bunu söyler. Hızlı bir şekilde gerçek dünyadan dijital dünyaya
yüzümüzü döndük. Çoluk çocuk ekran başında iki boyutlu profillerimizle yer ve
zaman faktörüne bağlı olmadan yersiz ve zamansız ve hatta cisimlerimiz de
olmaksızın hepimiz her yerde olabiliyoruz. Bir cep telefonun marifetlerine akıl
erdirmekte zorlanan sıradan insan zekâsı şimdi sanal dünya verileri ile başı
dönmüş vaziyette şaşkın ve yalpalayarak yürüyor. Hepimiz böyleyiz. Bir felaketten
geçerken bilmediğimiz adına yeni dünya denen bir bilinmeyene doğru yol
alıyoruz. Kimimiz iyimser, kimimiz kötümser.
Ben de İki günden beri Prof. Dr. Oğuz
Dicle başkanlığında programlanmış Bilişim Kongresi’ne katılıyorum. Tabii ki online.
Online olmayan kongre?😂
Bilişim kongresinin ana
konularından biri Teletıp. Biliyorsunuz hekimlik de tele olma yolunda özellikle
bu pandemi döneminde yol aldı. Yeni
dünya düzeninde artık doktor ve hasta arasında ekran olacak. Doktor ve hastası arasındaki özel ilişki,
tedaviyi bile kolaylaştıran güven/şefkat alışverişi gerçi vahşi kapitalizmin
çarkları altında çok yaralandı. Yine de kör topal hala geçerliliğini koruyordu.
Artık bu doğal karşılaşmalar sahneden çekiliyor. Bu duygusal iletişim yüzeyi, hastalığın
tanı ve tedavisinde vazgeçilemez şekilde hafızalara kazılı olduğu için bütün
dünya bu yeni hasta /doktor ekran paylaşımına haklı olarak direniyor. Ne kadar
direnilecek zaman gösterecek tabii ki. Bu doktor /hasta tele tıp
yaygınlaşmasını hep birlikte yaşayacağız
ve göreceğiz. Tabii ki konu çok çetrefilli. Bu işin etiği var hukuku var. Bu
konuda yapılan çalışmaları da dinlediğim çok bilgilendirici toplantılar oldu.
Korona günlerinde dijitalleşme
hızla devam ediyor. Çoğu uygulama az da olsa kovid öncesinde hayatımızda
olduğundan bu hızlandırılmış sanal dünyaya uyum sağladık sayılır. Ancak ben hala
çok yakında daha baskın olarak yaşayacağımız yapay zekâ kavramına ürpererek bakıyorum.
Bu kongrede “sağlık sisteminde yapay zekâ” ağırlıklı olarak konuşuldu. Burada bahsettiğim
düşük yapay zekâ değil yüksek yapay zekâ uygulamaları. Yapay zekanın da insanınki gibi
düşük, durgun, orta ve yüksek zekâları var. Bizim kontrol altında tuttuğumuz
durgun ve orta/düşük yapay zekâları günlük hayatımızda kullanıyoruz. Cep
telefonunuzla konuşarak veri arıyorsunuz. Yapay zekâ kelimeyi anlayıp tarama yapıyor.
Kullandığınız bilgisayar sizin zevklerinizi Google aramalarından öğrenip başka
benzer seçenekler sunuyor. Bir radyoloji hekimine basit ve sabit anormallikleri
yorum yapmadan gösterebiliyor. Bunlar artık hayatımızda ve sıradan işlemler. Ancak
ileri yapay zekâ çalışmaları da yakında hayatımıza girecek. Ne demek ileri
yapay zekâ? Evet, İnsan zekâsı yapayı programlayacak, aynen diğerleri gibi
program yüklenecek. Ancak ileri yapay zekâ
uygulamalarında çok farklı bir şey var: Bunlar kendine yüklenen programları
çoğaltabiliyor değiştirebiliyor başka bilgilerle yenileyebiliyor. Yani öğrendiklerini
sentezleyebilir, parçalayabilir, değiştirebilir ve yeniden yaratabilir. Bunun adına
“Derin Öğrenme” diyorlar. Büyük veri yüklenerek bir insan beyin kapasitesinin
kat kat üstüne çıkabiliyor. Artık bu kadar veri ile insana ihtiyaç duymadan
kendi başına davranabilir. İşte burada kıyamet kopuyor haliyle. Bu kendi başına
özgür makine hafızası insanlığın hayrına mı olacak yoksa aleyhine mi? Robot
insanlar dönemi. Robot doktorlar dönemi…Yakın gelecekte doktorların yerini
robotlar alacak mı? Bütün bu sorularla
yeni dünyaya doğru bir geçiş yapıyoruz bu korona günlerinde.
Oğuz Dicle başkanlığında devam
eden 21. Bilişim Kongre’sinden çok şey öğrendim. Yeni normale doğru giderken
dinlediğim konferanslar ve kıymetli bilim adamlarının sunuları ile bazen
geleceğe ümitle bazen karamsarlıkla bakarken yüzümün şu korona günlerindeki maskelenmiş
sanki donuklaşmış ifadesi de değişti. Teşekkür ederim.
Bugün de çok iyi bir konu var. Tam
tamına içinden geçtiğimiz günler için. Sanal Dünya ile İlişkimiz… Kaçırmayın
derim.
https://turkmia.net/kongre2021/
Feride
Cihan Göktan
25 Mart 2021