"GÜNDÖNDÜ" belgeseli için...
Bu topraklardan hüzünlü dereler akar
Neşe’nin kaybolduğu …
Neşesiz üzgün öyle akıp giderler,
Dere kuru, toprak çatlamış, balıklar ölü.
Feride Cihan Göktan
“GÜNDÖNDÜ” Belgeselini
ağlayarak seyrettim. Doğanın yok oluşunu. İnsanın doğaya zulmünü. Diyeceksiniz
ki evet doğanın yok oluşunu hepimiz biliyoruz. Ne var bunda ağlayacak? İşte tam
da bu nedenle. Artık hepimizin bunu kanıksamasına, bu yok oluşa, gözümüzün
önünde cereyan eden bu yok oluşu bildiğimiz halde sessiz kaldığımız için ağlayarak seyrettim. Belgeselin başarısı tam da burada. Görmezden gelinemeyecek kadar etkili anlatılmış
doğanın katliamı.
Zavallı insan! Hep güç peşinde koşturarak bütün çağları
aşarak yakın çağ ile birlikte sanayi devrimi ile bilimde, teknolojide düşüncede
şaha kalktığı varsayımıyla şimdi de doğayı dize getirmeye çalışıyor. Doğaya hâkim
olacak. Dünyayı dize getirecek. Mars’ta yaz tatiline gidecek. Ayın karanlık yüzünde gezip dünyaya göz
kırpacak. Nehirlerin yollarını değiştirecek. Antarktika’da maden ve petrol
arayışları yapacak. Ama işte doğanın muhteşem matematiği asla buna müsaade
etmiyor. Etmeyecek de. Doğadan aldığını bir gün mutlaka geri vereceksin. Hem de
felaketlerle. İşte iklim krizleri, küresel ısınma, susuzluk, sel, deprem, su
baskınları, ölümcül salgın hastalıklar. Doğanın dengesini bozdukça bu hesaplaşmanın
şiddetlenerek devam ettiğini her geçen gün görüyoruz zaten.
Nejla Demirci’nin “Gündöndü” belgeseli
Trakya’da neredeyse 35 -40 yıldan beri yaşanan bir ekolojik yıkıma tanıklık
ediyor. Ergene nehrinin hemen yakınlarında gecekondu zihniyetiyle büyüklü
küçüklü plansız programsız kurulan sanayi tesislerinin kim bilir kaç bin yıldır
kilometrelerce, özgürce çağıldayarak akan tertemiz suyu nasıl kirlettiğini ve şimdilerde
artık
Ergene’de zift ve balçık aktığını
anlatıyor. Nehrin ve derelerin balçığı tabii ki toprağa ve dolayısı ile
vücutlarımızın içine bulaşmış durumda. Ekosistem cinayetlerinde bu sistemin tüm
ögeleri olarak yani toprak, su, hayvan, bitki ve insan hep birlikte can
çekişerek ölüyoruz. Bu kaçınılmaz.
Belgeselde konuşan yöre
halkının yüzlerindeki o mutsuzluk, o derin karanlık kırışıklıklar ve hiçbir
zaman gülemeyecek kadar katılaşmış yüz ifadeleri seyreden herkesin doğanın bu fütursuzca
katliamının karşısına dikilmesi ve mücadele etmesi için yeterli bence. Kızını,
Neşe’sini, yalan yanlış yapılan köprünün yıkılmasıyla sulara kaptırmış Hasan
amcanın sessiz çığlıkları vicdan çeperlerinde yankılanıyor. “Fakir misin? O zaman yanlarına
sokulamıyorsun. Bir şey söylediğin zaman kızıyorlar.” Egemen karşısındaki
yalnız ve çaresiz, ıstırapla kaplı yüzüyle bunları söylüyor kameraya. Hasan
amcanın bu ıstıraptan görünmeyen yüzünden hepimiz sorumluyuz aslında.
Farkındalığı
arttırmak çok çok önemli. Bu belgeseli herkes seyretmeli. Günümüzün Moğol
istilası bu. Moğollar da yağmalamak istedikleri şehrin tüm nüfusunu yok etmek
için şehri besleyen nehirlerin yataklarını değiştirirlermiş. Bu insana ve
doğaya saygısız çarpık sanayileşmenin durdurulması gerekir. Gideceğimiz başka
bir dünya yok çünkü.
Bu belgeseli hazırlayarak
farkındalığımızı arttıran Nejla Demirci ve ekibine teşekkürler. Aşağıdaki linki
seyredin lütfen. Bu yeni kovid salgını nedeniyle halen
gösterime açık. Seyredin ve siz de tanık olun.
Feride Cihan Göktan
https://www.youtube.com/watch?v=FNxEPEgSgkc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder