Korona GÜNLÜĞÜ 41
41 Kere KORONA
Günlük yazmak kolay bi şey değilmiş valla. Bu sabah günlük yazanları düşündüm. Yıllar boyu yazanlar var hem edebiyat dünyasından hem de kişisel olarak. Mesela yakında sevgili dedemin günlüklerini temize çekip düzenleyeceğim. Ağlayarak okuduğum günlüklerini. Günlük yazmak için sabır, inat ve kararlılık gerekiyor zannedersem. Kendimce, korona günlüklerine başladım bu lanet hastalığın başlangıcında. Sonra gittikçe arası açılarak hatta son yazdığıma baktım neredeyse bir ay olmuş. Yakın çevrem ve hatta şahsen tanımadığım face arkadaşlarım hani neden devam etmiyorsun, ne güzel okuyorduk, dedikleri halde. Oysa korona pik yaptı. Yazılacak çok şey var. En azından bu piki, bu şaşkınlığımızı, hatta biraz da çevremdekilerden gördüğüm kadarı ile kendimi de kast ederek moral olarak neredeyse dağılmaya başladığımızı yazmalıyım. Her gün bir meslektaşımızın vefat haberini alıyorum. Hastaneler hiç olmadığı kadar korona ile dolu. Ruhlarımız yorgun. En yakınlarımıza hasretiz. Bir yandan da ölüm korkusu. Kocaman bir çölün ortasında tek başımıza kalmış gibiyiz her birimiz. Herkes birbirine sormaya başladı, ne olacak bu işin sonu, diye. Bir zamanlar böyle bir hastalığa inanmayanlar vardı.
(Ben bile sanki biraz abartılıyor diyordum ilk zamanlar🙄) Ama kesinlikle kendilerinden çok emin ve çok biliyorlarmış gibi komplo
olduğunu söyleyenler vardı ve onlar da ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı evet böyle
bir hastalık var ama doğal değil. (Bu tez tabii ki kesinlikle ret edilemez. Olasılık
dahlinde. Aya çıkan, insan kopyalayan
bir devirde neden olmasın?) Ama diğer grup toptan ret. Böyle bir hastalık yok. Siz uyduruyorsunuz. Satılmış Dünya Sağlık
Örgütü. Doktorlar da maymun oldu diyenler. Bunun adı pandemi değil plan-demi
diyenler. Üstelik bunları söyleyenler, çarşaf çarşaf yazanlar, cahil insanlar
değil, aralarında yazar çizerler ve etraflarında hayranları olan popüler
figürler var. Mesela bu sayfayı okuyanlar bilirler ortak arkadaşlarımız çok. İsmini
de yazacağım. Nermin Bezmen hanımefendi
mesela. Tabii ki yalnız o değil Amerika Başkanı bile inanmadı. E şimdi ne olacak bu işin sonu diye
düşünüyorlardır etraflarından yakınları silindikçe.
Bu bir haftadır ikinci
belki de üçüncü piki yaşıyoruz. Azgın dalgalar sahili vurmaya devam ediyor.
Bizler gittikçe geri çekilip büzülüyoruz ama birbirimize hala yaklaşmadan
birbirimizi sorgulayarak. Dalgalar kıyıyı vurmaya devam ediyor. Böyle giderse
bu güvensizlik, birbirimizi anlamamakta ısrar etme, üstelik karalama… Ne olacak
bu işin sonu? Şimdi de bir aşı tartışması aldı başını gidiyor. Yok Alman aşısı
mı, yok Çin aşısı mı, yok Rus aşısı mı? Bilen bilmeyen herkes konuşuyor. Bi susun.
Bu işi bilenler öne çıksın. Müsaade edin konuşsunlar. Gerekirse tartışsınlar. Onların
seslerini duyalım. Bunu da kovid var mı yok mu tartışmasına döndürmeyelim.
Zor günlerden geçiyoruz.
Zannedersem o yüzden içimden korona günlüklerine devam etmek gelmiyor. Oysa o
kadar çok şey oluyor ki. Bazılarını unutacağız. İnşallah bütün bu günler daha
çok tahribat yapmadan geçer gider. Belki de hiç yazamamak lazım bu kötü günleri
kayıt altına almamak için. Çünkü insan hafızası kötüyü silmeye programlanmıştır
genelde.
İyi günler görelim. 🌞
Feride Cihan Göktan
29 kasım 2020
not. dünya korona haritası günceldir.