Umutlandık. Aşılar geldi, geliyor, hasta sayısı düşüyor, geçiyor, atlatacağız dedik. Şu geçtiğimiz 2020 Mart’ından beri bir yıllık travmatik dönemi yaralı bereli neredeyse atlatıyoruz umuduna hatta sevincine kapılmıştık. Ama ne yazık ki (döndüm baktım valla) 47. Korona günlüğünde çekine çekine söylediğim bu normalleşmeye geçiyoruz diye seviniyoruz da umarım bu filmin arası değildir diye korkarak yazmışım.. Evet aynen öyle oldu. Film daha bitmemiş. İkinci yarı daha da kâbus olarak geldi. Bazılarına göre 1. Dalganın üçüncü pikiymiş bu yeni gelen. Bazılarına göre de 3. dalga. İngiliz mutantı. Evet şimdi yine bir fırtınanın içindeyiz. Şimdi daha yorgun, daha hüzünlü ve daha çok korkmuş olarak.
Herkes birbirine aynı soruyu soruyor: ne olacak bu
işin sonu? Kimse cevabını veremiyor. Salgının ilk zamanlarındaki belirsizlik
daha da şiddetlenerek halen devam ediyor. Bu belirsizlik anksiyetesinin ana
nedeni tabii ki ölüm korkusu.😱 Çünkü ucunda ölüm var. Kısıtlanmış hayatlarımızda
Allah’ın her günü sosyal medyada defalarca başsağlığı ve rahmet dilediğimiz böyle
bir dönemi ilk defa yaşıyoruz. Allah rahmet eylesin. Işıklar içinde uyusun. Sevenlerine
sabır. Hep böyle yazdık. Ruhlarımız
çöktü resmen Ölümün hiç beklenmedik bir şekilde durup dururken geldiğine hemen
her gün tanık olduk. Korana adıyla ağzı köpürerek azgınca insanların arasına
dalıp bazılarını ezip geçen bazlarını yaralayan bu kontrolsüzce koşturan vahşi atlar arasında kalmışız gibi. Bütün
dünya kolektif olarak aynı zaman diliminde yaşam ve ölüm ikilisini deneyimledi.
Oysa bugüne kadar ölümün yok sayıldığı bir dünyada güle oynaya kâh koşturarak kah
yarışarak yaşıyorduk. Hani derler ya dünyanın kaç bucak olduğunu öğrendik korona ile... O halde bu koşuşturma, bu hırs, bu gürültü
niye? Bugünlerde birçok kanaldan hayatın/ ölümün anlamı, ölümün de yaşamın bir parçası
olduğunu hatırlatır yayınlar, felsefe toplantıları ve sohbetler yapılıyor. Her
şeyin zıttı ile birlikte anlam kazandığı ve hayatımızı düzenlerken bu
zıtlıkların dengesini bulmamız gerektiği. Her zaman anlatılıyor, yazılıyordu. Ama şimdilerde daha çok anlatılıyor ve eskiden
olmadığı kadar çok dinleniyor.
Belirsizlik …Hepimizi çok rahatsız eden belirsizlik. Aslında hayatın gerçeği tam da bu belirsizlik
üzerinedir. Bunun üzerine özlü sözler de vardır. Sen planlarını yapıyorken hayat
da kendi planlarını yapar. Bugün varız yarın yokuz. Hayat sürprizlerle doludur.
Vs. Vs. Dilimize pelesenk olmuş ama asla inanmak istemeyip hep kendi kontrollümüzde
olduğunu sandığımız hayat… İşte her şeyin nasıl da alt üst olduğunu gördük. Ne
çalışma hayatımızın düzeni kaldı ne sosyal hayatımızın ne özelimizin. Hallaç
pamuğu gibi attı hepimizi.
Bu bir travmadır. Kişisel ve toplumsal bir travma.
Akut etkileri vardır, uzun dönem etkileri vardır. Bu etkiler istenmeyen ve
tahripkâr olabilir. Bunları hep birlikte görüyoruz ve daha göreceğiz. Ölüm ve
ölüm korkusu en yıkıcı olanı tabii ki.
Ancak istenemeyen tahripkâr etkileri yanında bu
travmadan öğreneceğimiz bizi kendimize getiren belki de daha bilinçli daha
güzel yaşamamıza neden olacak bir şeyler de öğrendik, daha da öğreneceğiz… ne
dersiniz? 💖
Feride Cihan Göktan
Çok haklısın bu travma hepimizi olumsuz etkiledi. Kaygi icinde daha nereye kadar yaşayacağız!
YanıtlaSilOkuluma giderken,,kendimi mayın tarlasına girmiş gibi hissediyorum..😥
YanıtlaSilhepimiz mayın tarlasında gibiyiz. bazılarımız doğrudan basıyor
Sil