Feci'nin Blogu

21 Mart 2020 Cumartesi

KORONA GÜNLÜKLERİ 3


Korona günlükleri 3
Valla bugünün en önemli konusu bence şu alkışlar. Alkışlar. Dün gece saat 9'da  hiç yerimden kalkmadan  duydum  alkış seslerini, ıslıkları, tezahüratları. Gırla gitti. Doktorlarımız. Sevgili doktorlarımız. İyi ki varsınız. Siz olmasanız biz ne yapardık.  Biz evlerimizde popolarımızı devirip Tv seyrederken çayımızı kahvemizi içerken sizler hastanelerde görev başında. Sizi çok seviyoruz. Sizi ne kadar çok seviyormuşuz meğer.
 E, peki herkes bizi seviyor, bize saygı duyuyor anladık da bizler neden daha bir hafta önce Beyaz  Yürüyüşü yapacaktık? 17 Nisana kadar eylemler vardı. Herhalde şizofren değiliz. Bir hafta öncesi farklıydı her şey. Bizden nefret ediyordunuz. Bu virüs geldi durdurdu. Bence sizler virüsü alkışlayın ki geldi de doktorlar bir süre için “yetti artık” demeyi ertelediler. Daha on gün öncesine kadar gece yarıları uykusuz uykusuz soluk beniziyle  ile çişinizi kakanızı kontrol eden genç hemşireleri dövüyor dunuz? Hastalıklarınızı tedavi etmek için ömrünü okuyarak çalışarak sabahlara kadar uykusuz kalarak geçiren doktorları dövüyor hatta öldürdükleriniz oldu. Valla kulaklarımla duydum “bunları dövmekle haklı insanlar, arada bir dayak istiyorlar” dediğinizi. Kulaklarımla duydum. Hatta basının kelli felli okumuş dokumuş köşe yazarları “TTB’yi kapatmak lazım” “Pislik bunlar” filan diyordu.  Ne oldu şimdi ? Ne oldu da bir hafta içinde saygı duruşuna geçtiniz?
Tabii ki bunları yazarken ve içinden daha neler neler söylerken gerçekten bütün samimiyetiyle doktorlarını seven, onları takdir eden arkadaşlarımı yakınlarımı ve benzer düşüncedeki vatandaşları tenzih ediyorum. Mesela geçenlerde hastanede merdivenden inerken karşımdan gelip ellerime sarılan yaşlı teyzenin bütün samimiyetiyle, iyi ki varsınız, iyi ki varsınız dediğini unutabilir miyim? Meme kanseri tedavisindeki başka bir hastanın ameliyatını yapmış cerrah arkadaşım için benim için bir Allah, bir de doktor bey var. Öl dese ölürüm dediğini.  Bu hassasiyetteki insanlar zaten hayatın akışını biliyorlar. Hayatın bu acımasız akışında doktorlarının önemini. Hayat ile ölüm arasındaki o insanların değerini.
Aslında o doktorları ve sağlık personeline düşman olan, dediğim gibi hayatın akışındaki o ince çizgiyi görmemiş olanlar bu öfkelerinin nedenlerini oturup bir düşünseler yanlış olduklarını anlayacaklar. Sağlıkta dönüşümün geldiği noktanın hasta /doktor düşmanlığı olduğunu. Hatta bir şey daha söyleyeyim doktor/doktor düşmanlığı ve hatta sağlık personeli/doktor düşmanlığı. Sonuç olarak herkes birbiri ile kavgalı. Sağlığın eşitsizlik üzerine kişisel performans ve prim sistemine dönüştüğü ve bütün personelin hastaya değil hasta sayısına odaklandığı bir sistemden söz ediyoruz. Her türlü karmaşıklığın her türlü yolsuzluğun, haksızlığın, belirsizliğin olduğu bir sağlık sistemi.  Sadece parasal girdiye dayanan. Bütün her şeyi,  hastaları, doktorları ve hemşireleri nesne olarak gören bir sağlık sistemi. Ama işte Corona virüsü hiçbirimizin birer nesne olmadığını  bütün dünyayı sarsarak, sağlık sistemlerini sarsarak  anlatıyor. Daha doğrusu insanın insan olduğunu hatırlatıyor hem de korku salarak.
Bu alkış meselesi yalnız Türkiye’de değil bir hafta öncesinden İtalya’da , Belçika’da ve bugün İspanya’da da var. Bütün Avrupa doktorlarını alkışlıyor. Korku dolu oldukları için. Yaşam ve ölümün çizgisine geldikleri için.
Saat 21.00’de Türkiye sağlıkçılarını yine alkışlayacak.  Corona günlerinin alkışları. İyi savaşıyorsunuz, güzel savaşın diye. Ben yine oturduğum yerden duyacağım seslerini . Bunları arada bir dövmek lazım, diyen o yaşlı teyzenin sesi de kulaklarımda.😥
                                                                                          Feride Cihan  Göktan / 21 mart /2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder