Korona Günlükleri 5
Her geçen gün daha bir ıssızlaşıyor hastane. Bugün daha
ıssız ama daha tedirgin duruyor boş koridorlar. Kantin kapalı. Etrafta koşturan
çocuklar, bağıran kadınlar, eli bastonlu merdivenlerden çıkmaya çalışan amcalar
yok. Zaten her gün çıktığımız
merdivenler de yok artık. Korona tedbiri nedeniyle başka bir yerden giriyoruz hastaneye. Maskelerimiz ve mesafelerimiz. En önemli iki şey. Ha bir
de temizlik. Devamlı ya etraf temizleniyor ya da kendimi elimi yıkarken
buluyorum. Bütün bu temizlik, maskeler ve mesafelerin arasına oturan kocaman
bir şey var: belirsizlik. İki kişi veya üç kişi konuşurken işte o belirsizliğin
tedirginliği çevremizi sarıyor ve hale hale yayılıyor. Ne olacak? Bu durum ne
kadar böyle devam edecek? Kucağında bir çocukla gelmiş kadıncağızı tersliyorum:
Ya ne işin var kucağında bu çocukla? Çocuk da kucakta fıldır fıldır bakınıyor.
Kadın şaşkın. Kadın korkak. “beni buraya
yolladılar” diyor ve sonra bakıyor etraf hiç normal değil, hastaların
oturdukları banklar kaldırılmış, tomografinin kapısı asla olmayacak kadar sakin
hatta boş. Görevlinin biri kazırcasına yerleri fırçalıyor. O sırada hem ben hem
yanımdaki personel kucağında fıldır fıldır bakan bir çocuk olan kadına ters
ters bakmaya devam ediyoruz. Kadıncağız yanlış yerde olduğuna zaten kendisi
karar verip cümlesini bitirmeden gerisin geri dönüp gidiyor. Koronalı daha
doğrusu korona şüpheli hastaların etrafında kamuflajlı personel heyecanla tetkike
giriyor çıkıyorlar. BU arada trafik kazaları yoğun bakım hastaları var karşı
kapıda. Tuhaf bir yer bu hastaneler. Yaşam, ölüm, hastalık, iyilik. hüzün
sevinç. Hiçbir yerde olmadığı kadar yakın bazen iç içe… Tuhaf bir yer. Bu
koronalı günlerde daha da bir tuhaf oldu. Sanki uzakta sotelenmiş başında
kasketi yüzü biraz karanlıkta kalmış iyice sessiz sedasız öylece duran bir
adamın belli belirsiz silueti gibi. Bugünlerde hastane böyle bir yer.
Yardımcı personel ve hekim
arkadaşlarım tedirgin ve yorgunlar. Akşamüstü ayrılırken durup bir şeyler
sorduğum teknisyenin sesinin titrediğini duyunca, ne oldu bir şeye mi
üzüldün, der demez aniden ağlama moduna
geçen yüz ifadesi ve bakışıyla o kadar yürek parçalayıcıydı ki. Dur dedim ağlama, bi kere neye ağlıyorsun?
Bir şey mi oldu ki? Yok, hocam dedi bir şey olmadı. Neye ağladığımı ben de
bilmiyorum. Stres, belirsizlik korkusu, uzayan çalışma saatleri, eve virüs götürme stresi, büyük ihtimal
evde bebeği var belki de yaşlı annesi. Bu korona günlerinin gri koyulaşmış
bulutları bazılarımızın üstünde daha bir
yoğunlaşıyor zaman zaman yer değiştirerek.
Bu gittikçe kararan bulutların altında oraya buraya
telaşe ile koşan sağlık ekibi. Hastalar hiç sevk zinciri olmadan istedikleri
gibi geliyorlar. Ana Çocuk Sağlığında
görevli olduğunu söyleyen bir face arkadaşım aslında önce bizim bir kontrolümüzden
geçmesi gerek bakanlık da bunu istiyor zaten diyor diğer biri bizim hiçbir
alakamız yok biz normal çocuk normal gebe taraması yaparız diyor.(orada bir
çelişki bir belirsizlik var) Hastalar önce acil servise gidecek diyor bir
başkası. Yani hafif bir öksürüğü az bir ateşi olan yurt dışına çıkmış biri
acile mi başvuracak? (hastanın acil bir durumu yok ki !) Orada da bir belirsizlik
var. Bugün fakülte hastanesi ve şehir hastanelerine yığılmış bir hasta grubu
var. Elenmemiş ayrılmamış belirsiz bir grup. Test aktif olarak yapılmıyor. Neredeyse biraz öksüren tıksıran 37 derece
ateşi olan her hastaya BT yapıyoruz. Maliyet, yorgunluk, yoğunluk gereğinden çok
fazla… Bu arada diğer bakılması mecburi hastalar var.
TV ‘de Ahmet Hakan programı yönetiyor. İki gazeteci
soruyor. Allah’ım ne kadar cahilce sorular! Bu arada uzman hekimler birbiriyle
kavga ediyor. Biri bu hastalıkta ölüm oranları çok çok az diyor. 40 yaşından
önce başka bir hastalığı olmayan biri geçirebilir ve ona bir şey olmaz,
iyileşir. Ki bence de bu doğru. Diğer
hoca “ya nasıl böyle kesin söylersiniz? Ölebilir de diyor. E canım herkes her zaman ölebilir. Ama bu
hastalık da tecrübeler gösteriyor yüzde 1,3 ölüm hızı var ortalama ve bunlar çoğunlukla yaşlı ve bağışıklık
problemi olan hastalar. Ama işte TV’ye
çıkmış iki uzman hekim daha bu konuda
anlaşamıyor. Belirsizlik…
Belirsizlik diz boyu. Üstümüzde Koronanın
ağırlaşmış koyu bulutları. Hepimiz
yorgun argın yol almaya çalışıyoruz. Teknisyen arkadaşım sebebini bilemeden
hüngür hüngür ağlıyor.
Defol Git KORONA!
feride
cihan göktan
..
23/
3/ 2020
Hep birlikte CORONAFOBİ olacağız sonunda..Ben de 3 gündür aynaya hiç bakmadığımı farkettim bugün??
YanıtlaSil