Korona Günlükleri 8
Küçük ekrandaki genç sarışın
kadın pürüzsüz yüz makyajı ve özenle boyanmış dudakları ile hiç uyuşmayan, o
güzel ağzına hiç yakışmayan karanlık ve çirkin şeyler söylüyor durmaksızın “Ölü
sayısı giderek artıyor. Dün itibarı ile ölü sayısı en yüksek seviyeye ulaştı.
Ölü sayısı, ölü sayısı.” Milyarlarca insan evlerindeki milyarlarca
ekrandan sabahtan akşama bunu seyrediyorlar. Kadının parlak sarı saçları, ardı ardına ısrarla bıkmadan usanmadan
söylediği ölüm haberleri ile birlikte, gittikçe
Medusa’nın binlerce yılanlı saçlarına dönüşüyor ve o çirkinleşmiş ağzı ile
devam ediyor. "Yapılan analizlere göre korona virüsünün gelecek 4 ay içinde ABD'de yaklaşık sekiz bin, dünyada beş yüz bin kişinin canını alacağı tahmin ediliyor "
Bu görüntü, ekrandaki güzel bir kadının
ağzından devamlı ölü sayısının güncellenmesi, ancak distopik bir eserin ilk
sahnesi olabilirdi. Küçük bir virüsün
bütün dünyayı rehin aldığı, herkesi evine kapattığı, gözüne kestirdiklerini
acımadan nefessiz bırakarak öldürdüğü ve öldürmeye devam edeceği haberi. Hepimiz
küçücük mini minnacık göremediğimiz bir canlının boyunduruğu altına girdik.
Dehşet saçıyor, huzur evlerinde insanlar ölü bulunuyor, sokağa çıkma yasakları. Dünyayı
gözaltına aldı işte. Büyük Gözaltı 2020.
Yaşadığımız gerçek tam da bu. Ekrandaki
kadın gerçek. Gözaltındakilerin hepsi
gerçek. İnanmıyorsanız kendinizi bir
kere çimdirin. Bütün bu olan bitenler! İnanılacak gibi değil gerçekten!
… Ve bugün Dünya Tiyatrolar Günü.
Virüsün hakimiyeti nedeniyle perdeler kapalı. Bizler evlerimizde korkudan bir
köşeye sinmiş ve daha neler olacak diye ekrandaki Medusaları izlerken yine de yine
de aklımızda kalan o perdelerin büyülü ışığı hayatımıza sızıyor. Kırmızı
kadifeden kıvrımlı dalga dalga inen ve başka bir dünyaya açılan perdeler. Güzel
şeyler gösteren, özgürlüklerimizi yaşatan, daha güzel bir dünyanın yollarını
gösteren o sahneler! O replikler! Kendimizi
içinde hissettiğimiz elimiz uzatırsak dokunabileceğimiz kadar yakın kendi
hayatlarımız. Özlediğimiz. İçinde olmak istediğimiz hayatlarımız. Umutlarımız.
Bugün Korona adındaki o faşist diktatör tarafından perdeler kapalı. Ama yine de
o kalın kırmızı kadife perdelerin aralığından incecik de olsa dışarıya, hayatımıza
ışığı sızıyor. Köşede koltuğumun üstene kıvrılmış yatan kedimin huzurlu huzurlu
mırıldanmasını duyuyorum. Bu büyülü kırmızı ışığı o da görüyor olmalı diye düşünüyorum.
Bu
yazıyı 2020 Dünya tiyatrolar günü bildirisinin bir bölümü ile kapatmak
istiyorum.Aşağı da linki de var. Tümünü okuyun. Çok güzel
Savaşların, çatışmaların, baskıcı düzenlerin, yırtıcı
kapitalizmin hüküm sürdüğü,
Doğanın katledildiği,
Kadınların ezilip öldürüldüğü,
Hukukun adaletin yok sayıldığı,
Sınırlarda çocukların solduğu,
En büyük acıları en masumların yaşadığı bir zaman diliminden geçiyor dünya.
İşte bunun için,
İçinde yaşadığımız zamanı utandırmak, bu utanca ortak olmamak için,
Barışı öksüz bırakmamak,
Umutlarımızı yeşertmek için,
Sansüre, engellere, yasaklara, yokluklara karşı tiyatronun yeniden ve daha
cesaretle var olduğunu göstermek için,
Kilit altına alınamayan sözcüklerle, şarkılarla, dansla, ışıkla, renkle
Yeniden buluşacağız
Birlikte olacağız
Siz ve biz
Yani tiyatro.
Yaşasın Tiyatro. Tiyatro yaşayacak.
Feride Cihan Göktan 27 mart 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder