korona günlükleri 6
Televizyonlarda bağırıp
duruyorlar, evinize girin, virüs kol geziyor, dışarı çıkarsan öleceksin. Bir yandan sokak bağırıyor: Dışarı çık. Havayı içine
çek, güneşin kızıllığının karıştığı kelebek hafifliğindeki havayı içine çek. Bak, üzerinde cıvıldayan kuşlarımla dolu dallarımı
balkonuna kadar uzatıyorum. Hadi, diyor. Gel, gel, acele et. Kadın
ölüm ve hayat arasında. Dışarı çıkarsa virüs, belki de ölüm, evde kalırsa yaşayacak. Yok, bunda bir
terslik olmalı. Tam tersi olmalı
aslında. Güneş, bulutlar, deniz, ay, yağmur… Hepsi dışarıda…
Kadın evde. Takvimden kaç gün kaç ay kaç yıl geçtiğini bilemiyor.
Virüsün hala sokakta olup olmadığını da.. Ama bildiği bi şey var. Balkonuna dallarını uzatmış ağacın olduğunu
ve güneşin her gün usulca uçuşan kelebekleri
ile battığını biliyor. Bir de
penceresinden her gün gördüğü o caddeden hayatının yavaşça geçmekte olduğunu. Odasındaki televizyona bakıyor. Ne kadar zamandır bakıyor bilmiyor o cam ekrana.
Bir gün mü, bir yıl mı, yirmi yıl mı? Kaç gün? Kaç ay? Kaç yıl? Bilmiyor.
Bir gün… Bir gün… Ürkek
adımlarla yavaşça dışarıya süzülüyor. Amerikan filmlerinde gördüğü kovboy kasabası sessizliğinde
caddeler. Evinin kapısı önündeki ıhlamur ağacının tomurcuklanmış
dallarına bakıyor. Cemreyi arıyor gözleri. Buralarda bir yerlere düşmüş olmalı.Sonra boş caddeye bakıyor uzun uzun. Üzerinde
akan hayatlara. Kendi hayatını ayırt
etmeye çalıyor o akanların içerisinden. Ayırt edemiyor. Sessiz sessiz akıp
gidiyorlar birbirlerine dolanarak. Hiç hareketsiz ve usulca…
Karşıdan yaşlı bir adam geliyor o sırada. Başka kimse yok
zaten. Tanıdık bir yüz. Eski bir
arkadaşı. Ama bu adam çok yaşlı. Arkadaşından, o bildiği yüzden, o bildiği
bedenden çok yaşlı. En az yirmi yıl yaşlı.Yok,
olamaz diyor o kadar zaman geçmiş olamaz. Yoksa geçti mi? Yok, olamaz. Olabilir mi? Zamanı bilemiyor çünkü. Bir virüs
gelmişti dünyaya ve zaman durmuştu. Tekrar bakıyor boş caddeden geçen
hayatlara. Bu adam arkadaşı mı
bilemiyor? Bakışıyorlar ve birbirlerinin yanından geçip gidiyorlar.
Kedi pencerenin içinde. Perdenin bir köşesinden dışarıyı
seyrediyor. Perdeler bembeyaz. Kedi simsiyah. Ev tertemiz. Tüyleri de çok bakımlı. Güneş camın ardından vurduğunda uzun
tüylerinin arasından ışıklar saçılıyor. Bu sırada tuhaf sesler çıkarmaya
başlıyor aniden. Kedi camın arkasından, perde aralığından başını yukarı
kaldırmış, çenesini titreterek
gırtlağından kesik kesik ritmik heyecanlı (ekekekek gibi bir ses) çıkararak karşıdaki
evin duvarına dikkatle bakıyor. Karşıdaki
duvara düşmüş bir kuş gölgesine çıkarıyor bu tuhaf sesleri kendinden
geçercesine. Kuş uçuyor. Gölge yok oluyor. Kedi camda.
Kadın ve kedisi… Hayatları dışarıda akıp gidiyordu. Onlar camın
gerisinde.
Feride Cihan Göktan
24.3. 2020
24.3. 2020
Şu anda dünya camın arkasından hayata bakıyor..😢
YanıtlaSilGüzel yazı tebrik ederim. Oğlum özel bir kolleje gidiyor. Bu süreçte uzaktan eğitim başladı. Çocuklar evde ve çok mutlular. Sordum hep böylemi evden ders olsun yoksa okulamı gitmek istersin. Tabiki ilk cevabı evde kalmak oldu ve okul hep uzaktan olsun dedi. Peki o zaman hiç arkadaşın olmayacak. Sinemaya gideceğin, tartışacağın, sohbet edeceğin bir arkadaşın olmayacak. Hiç anın olmayacak. Üniversiteye gideceksin. Oradaki arkadaşlıklar bambaşkadır. Onlarda olmayacak. Durdu kısa süre düşündü evet dedi baba okul olsun. Korona herkesi yanlızlaştırıyor ve yanlızlaştırtıkça ters orantılı olarak dijital dünyada zenginleşiyorsun adeta orada vücut buluyorsun.....
YanıtlaSilevet hepimiz gittikçe yalnız ve gittikçe ruhsuz.. sadece izleyen ...😥
Sil