Korona Konuşmaları (yarı kurgusal deneme)
- Bir aşk hikayesinin içinde
olmadan ölüp gideceğiz ya! Valla bi bundan korkuyorum, dediğini duyar gibi
oldum yanımdan hızla geçen genç kadının telefonuyla konuşurken. Ya da yarım
yamalak duyduğum kelimelerin arasını tamamlayıp bu cümleyi kafadan uydurdum. Olabilir.
Buna sebep de corona. Çünkü konuştuğumuz her şeyde o var. Mutlaka o üzgün sesiyle coronayı kast ediyordu. Zaten
gittikçe yalnızlaşan insan şimdilerde bir de corona ile karşılaştı. Herkesi
birbirinden ayıran bi şey. İyice ıssız artık etrafımız. Ayrıca iki metre
mesafeyi koruyarak nasıl bir aşk hikayesinin içinde olabilirsin ki? Kız haklı. Üstelik sadece metre olarak değil bazen de ruhsal
olarak ayırıyor insanları. Mesela üst
kat komşum corona nedeniyle üç ündür ev karantinasında. Bugün ev patladı. Hem
de ne patlama. Kırk yıllık evli her gün el ele kol kola gördüğüm karı koca bir
kavga bir kavga ettiler ki… İçinde bıktımlar, Allah seni kahretsinler, defollar,
hepsi var. Ruhları paramparça duvarlara
yapıştı kaldı. işin kötüsü o en son –çat- sesi de yok. Kapıyı çarpıp çıkamıyor
kimse dışarıya. Korona var.
Kavga edenlere değil de en çok
aşk hikayesinin içinde olmadan hayatını kaybetmekten korkan kızcağıza üzüldüm.
Hayatını coronadan kaybetmesi zor da( genç ve sağlıklı görünüyordu) ama bir aşk
hikayesi yaşamadan geçebilir bu dünyadan. Korona sayesinde sadece tele ile birbirimize
bağlanmayı öğrenmekten öte benimsedik. Yeni bir dünya şekilleniyor. Mesela şu an çocuklar yakın mesafenin veya
öpme fiilinin hastalık bulaştırdığına inanıyorlar kendi annelerinden
babalarından bile kaçıyorlar. Bebekler eskisi gibi öpülmüyor. Bu içgüdüsel
dürtülerimiz yavaş yavaş zaten evrim bu demek, yavaşça değişiyor. Daha robotik,
daha tek başına.
Bir başka çocuk annesine – ya o
elmaları sirkeli sirkeli yemem ben diye ağlıyordu. Annesi de oğlunun kolundan
çekiştirerek bir yandan da mecbur yiyeceksin yoksa ölürsün diyordu ya da dediğim
gibi duyduğum iki kelimeyi corona nedeniyle kafadan birleştirdim. Çünkü her şey
corona bu günlerde. Sirkeli, yüz defa yıkanmış tatsız tutsuz üstelik korku dolu
yenen bir elma. Hayalimde iştahla üstünün havını şöyle bir el ile ovarak
yediğimiz sulu kırmızı elmalar… Çocuğa acıyorum haliyle. Neredeyse klorağa
batırıp da yiyeceğiz o plastik gibi elmaları.
Hiçbir yere dokunma, dedi kadın öfkeyle
yanındaki adama. Nereye dokunursak arkadan elimizi yıkıyoruz defalarca. İki
elime baktım vallahi kupkuru olmuş yıkamaktan. Krem filan fayda etmiyor. Hem
dokunmamaya gayret ediyorsun hem de ha bire yıkıyorsun. Bütün dokunma
sinirlerimiz yakında felç olacak.
Duyduklarımız var bir de. Onların
da hangisi doğru hangisi yalan hiç birimiz bilemeyiz. Bu korona meselesi bir
komplo mudur? Bu virüs gerçek midir? Üretilmiş midir? Aşısı var mıdır, saklanıyor mudur?
Duyduklarımız, gördüklerimiz,
yediklerimiz, aşklarımız gerçek midir, gerçek dışı mıdır?
Peki ya biz biz ne kadar
gerçeğiz? Bir virüsün hatırlattığı gerçekliğimiz.
Gözüne , yüreğine sağlık.
YanıtlaSilteşekkürler sevgilerimle
SilHepimiz mezuniyet sınavından geçiyoruz sanki..Allah sonumuzu hâyr etsin inşallah..Ne güzel ifade etmişsiniz..
YanıtlaSilevet haklısnız sevgilerimle
YanıtlaSil